2021’de Nurhan Suerdem'in en sevdiği kitaplar
Nurhan Suerdem, 2021'de okuyup tavsiye ettiği kitapları Literaedebiyat ile paylaştı: "Pandemi nedeniyle iki senedir kitap okumakta zorlansam da 2021, 2020’ye göre daha iyiydi. Güzel kitaplar okudum. İçlerinden de türlerine göre birer örnek seçtim."
Sağır Cumhuriyet, İlya Kaminsky, Harfa
“İşgal atındaki bir ülkede yaşananların hikâyesini anlatırken, şiddet ve baskı karşısındaki sessizliğimiz, sessizliğin türleri, sessiz bırakılmakla sessiz kalmaya karar vermek arasındaki fark üzerine düşünüyor diyor,” arka kapak yazısında.
Sağır Cumhuriyet bir şiirden öte bir şiir roman. Okurken kendimizle özdeşleştirdiğim, altını çizdiğim o kadar dize var ki. Bu dönem okuduğum kitaplar hep bu yönde oldu. Bir çıkış noktası var mı diye baktım. Vardı, hepimiz biliyorduk, ama izliyorduk sadece.
“Seyirci sıralarında oturuyoruz hâlâ. Sessizlik bizi ıskalayan mermi gibi, dönerek uçuyor havada.”
Soğuk, Thomas Bernhard, Sel
En sevdiğim yazarlardan biri Thomas Bernhard. Onu okumaya tersten başlamışım. Tamamen otobiyografik anlatım olan ilk beşlemesini (Neden, Kiler, Nefes, Soğuk, Çocuk) bu sene okudum. Beni en çok Soğuk etkiledi. Seksen dört sayfa kısacık kitapta, akciğer hastası Thomas Bernhard yatırıldığı hastanenin sistemini, ölümü, kendini toplumu sorgularken, aynı zamanda yaşama tutunuşunu, ölüme karşı direnişini anlatıyor.
“Kendi yasalarıma göre yaşamak zorundaydım. Kendi yasalarıma uyarken onlarınkileri çiğnemeliydim. Hayatımı kendi ellerimin arasına almalıydım artık, en önemlisi de hayatımı zihnimde hissetmeli ve kötü şeyleri zihnimden uzaklaştırmalıydım. Zararlı olan şey doktorlardı. Buradaki sistemdi.”
İza’nın Şarkısı, Magda Szabo, YKY
Magda Szabo ile bu sene tanıştım. İza’nın Şarkısı’ndan sonra Kapı’yı okudum. Şimdi sıra Katalin Sokağı’nda. Umarım sahaflardan bulabilirim. Ya da YKY sürpriz yapabilir.
Bir anne kız hikâyesi İza’nın Sarkısı. Aslında hepimizin başından geçebilecek, yaşayacağımız, yaşadığımız bir hikâye. İza’nın annesiyle kurduğu ilişki okurken çok yadırgatıcı geliyor. Erkek çocuklarının kaybından sonra annesi otuz dokuz yaşındayken doğan İza, küçüklüğünden itibaren onları çok sevdiği ve üzülmelerini istemediğinden annesinin ve babasının ebeveyni olmayı seçmişti. Büyüktü İza. Hatıraları, ağlamayı sevmezdi. Ayakta kalabilmek, hem de onları kollamak için belki de sert olmak gerekiyordu. Evet, İza’yı yadırgadım ama suçlayamadım, anlamaya çalıştım. Annesinin yaşlılığında birlikte yaşamış biri olarak zor, diyorum. Oysa ne ben İza’ydım ne de annesi annem.
“Ve daha sonra İza gelmişti. Daha yürümeyi öğrenmeden konuşmaya başlamıştı, ciddi ve usluydu büyük bir insandı sanki. Hayatında hiç İza gibi birini tanımamıştı ama kızını pek anlamadığını, onun hayatına iç dünyasına pek nüfuz edemediğin tahmin edebiliyordu.”
Sır burada “anlayabilmek.” Birbirimize zaman tanımalıyız. Bence, önce anneler başlamalı.
Haneden Ev Haline, “Türk Evi”nde Mimari, Düzenleme, Pratik, Seyhan Kurt, İletişim
Geleneksel Yaşamdan Günümüz evlerine giden, Kentsel Muğlaklık alanları, sokak mahalle ve balkonları da içine alan bu çalışma evle ilişkimizin edebiyattaki yansımalarına da ara ara yer veriyor ve bunlar kitaba ayrı bir zenginlik katıyor Bir araştırmanın derinliğiyle beraber bir edebi eserin samimiyetiyle de okunan bir kitap.
Bunun yanı sıra yazılanların örneklerini içeren fotoğraflar da hayalinizde canlandırdıklarınızı görmenizi sağlıyor. İsmi ve gençliğime ait nesneleri barındıran kapak resmiyle kendine çekti kitap ilk başta. Türk evinde farklı mimari düzenlemeleri bizzat yaşayan ya da anlatılanlardan dinleyen biri olarak hem nostaljik hem de bilmediklerime kaynak olan bir kitap oldu. Zevkle sıkılmadan okudum.
Geleneksel Türk evlerinde cumbaların bulunmadığı ve nadiren kapının cumba altında kaldığı durumlarda ise “kim geldi” olarak adlandırılan evin diğer pencerelerine oranla daha küçük ve gösterişsiz pencereler devreye girmiştir.”
Cümlenin altını çizmiş yanına da bugünün kapılarındaki dürbünler gibi diye not almışım.
Etkisi altında kaldığım diğer kitaplar oldu. Onların da adlarını sıralayayım.
Taş ve Gölge, Burhan Sönmez, Seneler, Annie Ernaux, Yok Yolcu, Kamil Erdem, Oza, Andrey Voznesenski.
Comments