“azınlık” ve…
tan doğan yazdı: "az çoktur, iyiyse ve ‘başat’tır ve de bulaştır, güzelse."
sözlüklerce tanım hemen hemen şu: bir toplulukta nitelikçe ayrı, sayıca az olanlar. nicelikçe ya da nüfusça belirli bir sayıda olmaya karşın, ‘bilinç’ ve ‘kültür’ öne çıkarken, dilsel, söylemsel ve eylemsel konum düşünselliğin uzantıları olmakta ki, nitelik de bu bağlamda işlevselleşiyor.
söz konusu olgu burada etnik ve de dinsel, geleneksel (örf, âdet vb.) kimlikte ya da grup, kurum, yapılanma olarak (sosyolojik, teolojik, ideolojik) değil, ‘düşün’ boyutunda (felsefik) irdelenmeyi ereklemektedir. bir de, ‘az’ sayfalık dillemede, “azınlık” denilince ahlâki ‘iyi’den, mantıksal ‘doğru’dan, estetik ‘güzel’den felsefe ve sanat, edebiyat, bilim dallarından yanalık/tarafgirlik de anlaşılmalıdır, elbette ‘evrensel’ doğrultuda.
azınlığın dışsal sesi salt kendince değil, çoğunluğun içsel sesini de dile getirmeyi amaçlar. çeşitli nedenlerle (toplumsal, siyasal, dinsel, ahlâksal, ekonomik, kültürel vb.) ‘susku’ içinde zorâki ve zorlu yaşam süren kişilerin bir tür gönüllü elçiliğini sürdürmenin sorumluluğunu taşıyan bu kesim, ‘özgürlük’ kavramını kuramsallıkta tutmakla yetinmeyip, kılgısallığı önemser ki, bu kişiler kuşkusuz ‘aydın’dır ve (yalnızca bilim, sanat, edebiyat, felsefe vb. dallarla uğraşanlardan değil) her ‘toplum’un ve her ‘halk’ın her kesiminden mürekkeptir, yeter ki ‘bilinçli birey’ler topluluğu olsun. çünkü ‘bilinçlilik’ ve de ‘farkındalık’, olup-biteni görmek, algılamak, anlamak, bu bağlamda ‘hoşnut’ olmadığı yaşam biçimini, dünya’yı ‘değiştirmek’ için çaba sarf etmek de demektir.
aklı ve duygusu yerinde olan bir ‘birey’ hiçbir şeyin (insan, hayvan, doğa, dünya, evren vb.) ‘acı’ çekmesini istemez, ‘azınlık’sa hiç istemez ve çok nedenli her ‘kötü/kirli’ süreci olabildiğince 'özgür istenç’ doğrultusunda değiştirmeyi diler, dahası bunu eyler. ‘eylemek’se, bireysel ve ‘iyi niyet’li (örneğin bilim insanının bilim, yazarın yazı, düşünürün düşünce, işçinin iş üretme) çabalarını aslâ ve kat'a azımsamadan, bir başına yeterli olamadığını imleyip, bir başka oluşuma gereksinimi doğurmaktadır: ‘birliktelik.’ çalışan ya da emekli, genç ya da yaşlı, kadın ya da erkek demeden, bir ‘birliktelik’ ya da ‘ortak akıl-duygu’ doğrultusunda bir ‘örgütlenme’ sağlanıp, bunu ‘eylemsellik’te anlamlı kılmak söz konusu ol(a)madığında, ne bir kişinin ne bir topluluğun ne de insanlığın (ve de hayvanın, doğanın, dünya'nın) ‘acı’dan kurtulması olasıdır.
tarihsel süre(ç) bize -bütünsel olarak algılayamasak da!- bir şey öğrettiyse, o da akıl-duygu bağıyla ‘el ele’ olmanın mutlak ve şart olduğudur. evrensel sorunsal olarak ‘mutluluk’ üzerine yeterince düşünmemek ve bunun için birliktelik fikri ve rûhunu gereğince hayata geçirmemek çokça nedene yaslandırılsa da, artık bu ‘yoz' anlayıştan ivedi sıyrılmak gerekiyor. bunu da yaşamsal kılacak olan önce ‘birey’ olmanın zorlu yollarını aşmak, birliktelik bilinci ve farkındalığıyla sayıca az, nitelikçe çok olan topluluğa, eşdeyişle “azınlık”lara, ulaşmak; ‘iyi, doğru, güzel’ toplumları ‘evrensel mutluluk’ düşü ve düşünüyle kurup, eylemektir.
düş ve düşün-duygu birlikteliği şart, ki -diyelim- bu salt bir ‘romantik söylem’ olarak başlasa da. (sözde iyi, 'gerçek'te kötü -‘finansal’ yapısı ve kullanımı kuşkulu!- örgütler hâriç) hayvanları koruma, çevreyi kollama, doğayı güzelleştirme ve de insan haklarına sâhip çıkma benzeri birliktelikler, örgütlenmeler olsa da, bunun bütünsel bir düşün doğrultusunda (ki hepsini kapsar) ‘evrensel bir yapılanma’ya dönüştürmek, bir ‘azınlık dili, kültürü, söylemi, eylemi’ni kuramsal ve kılgısal (teorik ve pratik) tabana oturtup yaygınlaştırmak, sorunlarla örülü ‘kötücül gidiş’i (su ve gıda azlığı ve de haksız paylaşımı.. açlık-yoksulluk-işsizlik dayatması.. doğa ve akıl-rûh kirliliği.. çocuğa, kadına, hayvana zulüm.. emek sömürüsü.. kapitalizm ve emperyalizm baskısı.. savaş bezirgânlığı...) durdurup, “dünya’nın sonu”nun erkene çekilmesini önleyeceği gibi, yeni hayat olmasa da, ‘yenilenen hayat’ olasılığını biçimlendirmek adına yoksanacak bir 'dilek' yükünü taşımıyor olmasa gerek.
erk bir hiçtir, siyasalar gelgittir, ömür gel-geçtir “as'lolan hayat”sa ve ‘hayat’ salt zenginlerin, bencillerin, zâlimlerin kurgusu/‘oyun’u olarak sürmemeli, bu ‘dünya’ kötülerin, çıkarcıların, ‘sevgi yoksunları’nın keyfe keder istek ve ârsızlıklarınca dönmemeliyse.
ey bugünü ve ‘yarın’ı, gelecek kuşakları, temiz rûh ve dünyayı; ‘evrensel barış ve kardeşlik’ düşünü, ‘güzel insanlık’ düşününü dert edinenler! iyi ahlâklı, doğru akıllı, güzel gönüllü olanlara katılın ve dahi ‘azınlığı azımsamayın!’ yoksa, yoğuz. söz sizde…
Comments