“Lekesiz zihin/baharla çiçeklensin/Bağışla gitsin”
İbrahim Berksoy, Melahat Atlamaz’ın ilk şiir kitabı, Bin Turna Kuşu Dileği üzerine yazdı: "Umudun, yaşama sevincinin şiirini yazıyor Melahat Atlamaz ya da o uçsuz bucaksız evrensel şiir denizine kendince serin, berrak, billur gibi sular taşıyor."
Haiku, üç dizelik kısacık bir şiir türü. "Go-Shichi-Go" (beş-yedi-beş) hece ölçüsüne göre yazılan bu geleneksel Japon şiir tarzına duyulan ilgi giderek artmakta. Okunduğunda ilk bakışta kolayca yazılabilecekmiş izlenimi verir. Oysa alıcı gözüyle okunduğunda, doğayla uyumlu ve olabildiğince yalın, duru bir anlatımla karşılaşılır. Her haiku kendi içinde bir mevsimi çağrıştırır. Kısacık üç dizede göz açıp kapayıncaya kadar anlatılan her şey olması gerektiği gibi doğal ve inceliklidir. Haiku’larda şair genellikle doğada karşılaştığı "anlık bir durum" dan yola çıkarak üç kısa dizede "şaşırtıcı" bir sona ulaşır. İlk iki dize şairin nefesini tuttuğu dizlerdir. Son dize ise şairin tuttuğu nefesi sessiz bir çığlık gibi ansızın fırlatıp attığı dizedir.
Benim bu zarif şiir türüyle tanışmam yaklaşık 25 yıl kadar önce altı ay süreyle Japonya’da bir eğitim kursuna katılmamla oldu. O süre içerisinde kimi Japon şairleriyle, yazarlarıyla tanışma olanağım oldu. Birkaç kez onların şiir atölyelerine katıldım. Her biri kendilerine ayrılan yerde, tatami adı verilen hasırdan yer örtülerine bağdaş kurup tam bir duygu yoğunluğu içerisinde zihinlerinden o üç kısa dizeyi nasıl dizeceklerini geçiriyordu. Her birinin önünde bir rahle (yere yakın küçük okuma-yazma sehpası) vardı. Rahlenin üzerinde de desenli haiku kâğıtları. Şairler, zihinlerinde olgunlaştırdıkları dizeleri ellerindeki yazı fırçalarıyla önlerindeki kâğıda çiziyorlardı. İlginç bir deneyimdi benim için. Japonya’da şiirin kalemle yazılmayıp fırçayla çizildiğini orada katıldığım atölye çalışmaları sırasında öğrendim.
O günlerden beri telif ya da çeviri haiku üzerine ne yazılırsa olanaklarım ölçüsünde alıp okumaya çalışıyorum. Bu ilginç şiir tarzına bir nebze de olsa katkıda bulunmak amacıyla Şiir Okuma Anları adlı kitabımda haiku ile ilgili edindiğim izlenimlere ve düşüncelere yer verdim.
ODTÜ Mezunları Derneği Edebiyat Kulübü’nden tanıdığım Melahat Atlamaz’ın Bin Turna Kuşu Dileği adlı şiir kitabını (Haziran 2022) yaz sıcaklarının henüz kapımızı çalmadığı görece serin günlerde dört mevsim zenginliğinde okudum. Melahat Atlamaz’ın şiir, öykü, gezi yazısı, anı türünde yazılar yazdığını Kulüpteki paylaşımlarından biliyordum. Şimdi ise odağında haiku’ların olduğu şiirleriyle çıkageldi. Atlamaz, haiku’ya olan ilgisini şöyle özetlemiş: “Dört mevsim, gece gündüz en güzel şiirleri yazan doğa, beni de etkiliyor herhalde.”
Doğayı içine sindirmiş, gündelik yaşamını olabildiğince doğayla uyumlaştırmış bir şair Melahat Atlamaz. Kitaptaki bütün şiirlerinde doğanın berrak ve duru dilinin izleri var. Şiirlerinde dile getirdiği duygu ve düşüncelerin kökeninde öz olarak doğadaki saydam ve doğallık var. Örneğin soğukta buz tutan şu iki damlaya ne demeli: “Çok soğuk hava/Buz tuttu iki damla/Gülümseyerek”… O soğuk kış günlerinin bir de kavurucu yaz sıcakları var: “Kemiriyordu/Yeşil ormanı sıcak/Buharlaşarak”… Kimi zaman da iç dünyalarda yer etmiş duru bir huzurun, dinginliğin sesi olmuş haiku Melahat Atlamaz’ın dizelerinde. Şöyle: “Lekesiz zihin/baharla çiçeklensin/Bağışla gitsin”
“Gökyüzü kâğıt/Turnalar kalem olmuş/Gönül sayfama”… Anadolu’da da uzaklara, Kaf dağının ardındaki sılaya gönderilecek özlem dolu haberleri turnalar alıp götürmez mi? Hiroşima’ya atom bombası atıldığında Sadako Sasaki henüz iki yaşındaydı. Lösemiye yakalandığını öğrendiğinde derler ki ona “kâğıttan bin turna kuşu” efsanesine göre birisi kâğıtları katlayarak (kâğıt katlama sanatı origami) sabırla bin turna kuşu yaparsa her türlü dileği kabul olurmuş. Sadako, hastalığını öğrendiğinde ümidi kaybetmeyip kâğıttan turna kuşu yapmaya başlar. Ancak Sadako’nun ömrü bin turnayı katlamaya yetmez. 644. turnayı katladığı sırada henüz on iki yaşındayken 1955 yılında hayata veda eder. Arkadaşları, eksik kalan 356 turnayı katlayıp sayıyı bine tamamlar. Japonya’da barışın elçisi ve simgesi olarak bilinen turna kuşu Anadolu’da da barışın ve uzakları yakın etmenin simgesi değil midir?
Melahat Atlamaz, kitabındaki “Turna Kuşu” şiiriyle Sadako’nun anısına barış ve özlem dolu içtenlikli bir selam gönderiyor. “Katladım! Katladım! Katladım!” diye başlıyor şiir. Ta ki bin turna kuşu katlayıncaya kadar…
“BİN tane turna kuşu katladımkatladım/İçine umutlarımı, hayallerimi yazıp uçurdum gökyüzüne/BİN turna kuşu dileği ile.”
Umudun, yaşama sevincinin şiirini yazıyor Melahat Atlamaz ya da o uçsuz bucaksız evrensel şiir denizine kendince serin, berrak, billur gibi sular taşıyor. “Kirpi Mesafesi”ni yazmış örneğin: “Günün ışıkları henüz girmeden gözüme/Bak! Yürek perdelerini aralamış seninle/Aklım, yüreğime kirpi mesafesi sömürge/Çoktan sahne almış oynuyor kapalı gişe”… Yıllanmış bir çınar ağacının kovuğunda öylece unutulmuş, bitmeyen bir ümitle alıcısını bekleyen, eprimiş mektuplardan söz ediyor şiirlerinde…
“Yazın albatros/Geniş kanatlarıyla/Kitap yazıyor”… Fırtına öncesi sessizlikte geniş kanatlarını havalandıracak rüzgâr bekler sabırla albotroslar. Bu nedenle bir adı da fırtına kuşudur albatrosların adı.
Melahat Atlamaz’ın şiiri, uzun bekleyişlerden sonra bereketli rüzgârlarda geniş kanatlarıyla masmavi gökyüzünde süzülen albatroslarınkine benziyor. Bin Turna Kuşu Dileği Melahat Atlamaz’ın ilk şiir kitabı. Yolu açık olsun…
BİN TURNA KUŞU DİLEĞİ
Melahat Atlamaz
Tür: Şiir/Haiku
Yazı Dükkanı Yayınları, 2022
114 s.
Edebiyat, sonsuz çeşitlilikte, benzersiz bir serüvenidir. O serüven hiç bitmesin... "Bin Turna Kuşu Dileği"nin (ve ardından gelecek olanların) yolu hep açık olsun...