Bir "benlik" kavgasının romanı: Sen ve Kendin
Emrah Kurul, Necati Tosuner'in roman sanatının alışılagelen formuna bir başkaldırı niteliği taşıyan Sen ve Kendin romanı üzerine yazdı.
Emrah Kurul
Yarım asrı geçkin sanat hayatında romanları ve öyküleri ile Türk edebiyatında yer edinmiş Necati Tosuner’in son romanı Sen ve Kendin İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle okura sunuldu. Tosuner’in kendine has dil ve üslupla kaleme aldığı Sen ve Kendin, alışılmış roman kalıplarına bir başkaldırı niteliği de taşıyor.
Yazarın 2008’de yayınladığı ve aynı yıl Attilâ İlhan Roman Ödülü’ne değer görülen Kasırganın Gözü romanıyla dil ve kurgu yönüyle büyük benzerlik gösteren Sen ve Kendin, bütünüyle yazarın hayatından izler taşımaktadır.
Yalnızlık temasının bir iç çekişme şeklinde verildiği romanda, unutma-unutuş biçimleri, kişinin kendisiyle amansız kavgası ve bu kavgadan mağlup çıkması, kimi zaman sert kimi zaman kabullenişin sakinliğiyle anlatılmış. Geçmişle hesaplaşmanın da yer yer görüldüğü romanda asıl dikkat çeken şey, kişinin kendisine daima mağlup olması gerçeğinin hemen her bölümde okura hissettirilmesi. Mağlubiyetin kabullenilişini şu satırlarda daha net görüyoruz:
“Dört gözle yolu beklenen bir şey değildi ama geldi buldu seni işte. Geldi, buldu! Yine de sanki hiç yadırgatıcı değil gelip seni bulması. Çünkü böyle ayrıksı bir şey senin başına ilk kez geliyor değil ki… Dahası, hiç saklama kendinden, ne yani, sen iyice alışkın bile sayılırsın çuvallama konusunda. Öyle ya, ne yaparsın kendinle ilgili dostluğa son verirsen?.. Bir düşün! Yalnızlığın ne yapar kendinle olan dostluk da sona ererse?.. bunu aklından çıkarma sakın! Ne yaparsın öyle kendinsiz kalınca?.. Üstelik… Kendin de olmayınca yalnızlığın ne yapar?”(s.35)
Yazar roman boyunca “Sen” hitabıyla seslenir, buradaki “Sen” aslında okura seslenmekten ziyade bir içe dönüşün, içe seslenişin yankısıdır. Aynı zamanda “Sen” dışarıdan bakınca görünen “Biz”i de ifade ettiğinden yazarın bu seçimi romanın sonuna dek sürüyor. Böylece okur her ân tetikte ve her ân zihnini diri tutmak zorunda kalıyor. “Kendin” ise anlaşılacağı üzere yazarın iç dünyası, ancak burada da içimize baktığımızda gördüğümüz “Biz” de diyebiliriz. Böylece yazar kendi iç çekişmesine okuru da dâhil ederek alışılmamış bir roman tarzını ortaya koymuştur.
Sen ve Kendin romanı, yazının başında da belirttiğimiz gibi roman sanatının alışılagelen formuna bir başkaldırı niteliği de göstermektedir. Öncelikle romanda ortalama okurun beklediği klâsik vaka zinciri yok, zaman ve mekân belirsize yakın. Bir adamın benlik mektupları denebilecek kısa kısa bölümlerden oluşuyor. Ayrıca romanın şahıs kadrosu da yok. Peki bütün bu özellikleriyle bu bir “roman” mı sorusuna Tosuner, Kasırganın Gözü romanında şöyle yanıt verir:
“(…) Bu yazdıklarım için ‘roman değil” diyen biri olacaksa, şimdiden bıraksın okumayı! Benim için artık çok geç. Okuyan geç kalmış değil…”
Her eserinde yeni bir şeyler denemeyi seven ve başarılı olan Tosuner, yeni bir roman dili yaratma konusunda hiç şüphesiz cesur ve kararlı davranmış; Kasırganın Gözü ile başladığı yeni roman dilini Sen ve Kendin’de kusursuz seviyeye taşımıştır.
SEN VE KENDİN
Necati Tosuner
İş Kültür Yayınları
2020.
Commentaires