top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
Yazarın fotoğrafıLitera

Dünyalar farklı, savaşlar aynı

Özlem Akalan yazdı: "Mehmet Çimen, fantastik ve masalsı kodları bir araya getirdiği Dağ Diyarı Sürgünleri romanıyla yepyeni bir dünyanın kapılarını açıyor. 'Biz kime hizmet ediyoruz, neden sürekli birbirimizi öldürüyoruz?' sorularını soran kahramanlarla birlikte okur da adım adım sır perdesini aralıyor."


Özlem Akalan



Aşinalık kolaydır; insan beyni, bildiğine yönelir. Yeni bir dünyaya açılan kapılarsa ağırdır; yavaş yavaş aralanır. Örnek mi? “Yüzüklerin Efendisi”ni soluksuz okumadan önce romana üç kez başlamış, fazla ilerleyemeden bırakmıştım. Tuhaf ırklar, acayip isimler, bilinmedik zaman dilimi… Biraz sabredip okumaya devam edince herkes, her yer aşina gelmeye başlamıştı bir süre sonra. İşte Mehmet Çimen’in Dağ Diyarı Sürgünleri romanı da önce ürküttü beni. Kim kimdir, nerede yaşarlar, neden savaşıyorlar, hangi cüce ırkı kötü hangisi bilge? Ama sonra, 280 yaşındaki Olçum’un genç Drabaz’a “Binbir Gece Masalları” tadında anlattığı dünya tarihi, taşların yerine oturmasını sağladı. Üstelik kuru bir anlatım da değil bu; genç adam soruyor, yaşlı cüce cevaplıyor. Ortaya da sağlam diyaloglarla ilerleyen bir öykü çıkıyor...


Yaşanan büyük bir zelzele ve ardından gelen tufandan sonra romanın dünyasında bilinen dört ülke kalmıştır; Dağaltı, Dağaşırı, Dağdüzü ve Umura krallıkları. Herkesin birbirinden nefret ettiği, gizli ittifakların kurulup ihanetin sıradan hale geldiği bu ortamda büyük savaş kapıdadır. Roman ilerledikçe beklenmedik ölümler ve ortaya çıkan yetenekler, hikâyeyi de okuru da canlı tutuyor. Elbette masalların ve fantastik romanların olmazsa olmazı bilmediğimiz türde hayvanlar, farklı ırklar, esrarengiz yetenekler, o dünyaya özgü lisanlar, iksirler, güç nesneleri ve her türlü kötülüğün arkasında olan karanlık güç, hikâyeye yön veriyor. Yazar, yeni bir dünyaya girmenin zorluğunu bildiğinden kitaba harita ve soy ağacıyla birlikte zamandizini eklemiş. Okurken bunlara sıkça başvuracağınıza eminim. 


Farklı türlere göz kırpıyor

Dağ Diyarı Sürgünleri, Mehmet Çimen’in Her Şeyin Bi' Şeyi Vardır adını taşıyan öykü kitabından sonra yayımlanan ikinci kitabı. “Aslında fantastik edebiyat dosyamız ilk projeydi, fakat bu proje hacmi itibarıyla uzun sürdü,” diyor Çimen ve ekliyor: “Metne yabancılaşmak için dosyayı demlenmeye bırakmanın en iyi yolunun başka bir dosyaya başlamak olacağını düşündüm. Farklı türlerde yazmak hoşuma gidiyor. Polisiye, yeraltı edebiyatı türünde yazmayı da düşünmüyor değilim.”


Her ne kadar fantastik şemsiyesi altında olsa da Dağ Diyarı Sürgünleri'ni özünde bir masal olarak tanımlıyor yazar. “Modern roman kurgusuyla harmanlayarak çağdaş edebiyata uygun hale getirmeye çalıştığım bir masal,” diyor romanı için. Hazırlık sürecinde, okuma safhasında bol bol masal incelemesi yapmış.


Her yazarın farklı bir yazım süreci olur, kimi bırakır karakter yolunu çizsin kimi de her şeye baştan karar verir. Mehmet Çimen “Ana karakterleri, hikâyenin ana aksını, karakterlerin zaaflarını, amaçlarını, ihtiyaçlarını, doğumlarından bugüne kadar tüm geçmişlerini oluşturduktan sonra, ilk olarak oturup son sahneyi yazıyorum. Sonra karakterlerle birlikte bir yolculuğa çıkarız,” diyor. Karakterleri serbest bırakıp, kendisini nereye sürükleyeceğini merak eden yazarlardan olmadığını söyleyen Çimen ekliyor: “Tam tersi kaderlerini (sonlarını) en başta belirler, ana aksın üstünde onları serbest bırakırım ve benim belirlediğim yolda düşe kalka ama istedikleri gibi ilerlerler. Eğer beni yoldan çıkaracak kadar güçlü bir karakter çıkarsa aralarından, o zaman kendi kaderini değiştirip, kendi yolunu bana dayatabilir. O zaman hikâyede bazı önemli değişikler olur. O zaman da tüm etkilenen unsurları ele alır, her şeyi yeniden yazarız (nadiren de olsa).” 

 

Zaman içinde zaman

Yazar Mehmet Çimen, romanında, aynı paragrafta farklı zaman kalıpları kullanmış. Anlatısında geçmiş zamanların arasına şimdiki zamanlar eklemiş. Bu farklı tarzın sebebini, okurun zihninde neyi canlandırmak istediğini yazara sorduk.

“Bu özellikle üzerinde durduğum bir tarz. Öncelikle kelimelerin kendi arasında olması gereken okuma ahengini bozmamaya çalışıyorum. Sonrasında ise hikâyenin atmosferini kurarken betimlemelerde ve bir de karakterlerin zamana yayılan eylemlerinde şimdiki zaman kalıbını kullanıyorum (okuma ahengini bozduğu nadir durumlarda bundan kaçınabiliyorum).  Karakterlerin anlık eylemlerini geçmiş zaman kalıbıyla ifade ediyorum. Sinemada görme engelli bir izleyici, müziği ve konuşulanları duyar ama eylemleri ve atmosferi göremez. Kitap okuru, görme engelli sinema izleyicisine benzer; kitaptaki diyaloglar haricinde, yazarın kafasındaki tasvirleri, karakterlerin yaptıklarını göremez. Yazarın betimlemeleri sayesinde karakterleri, mekânı tanır, eylemlere aşina olurlar. Ben yazarken, sinemada bir görme engellinin yanında oturup, eğer ona perdede gördüklerimi anlatsaydım nasıl anlatırdım, eğer diyalogların haricinde onların perdede göremediklerini onlara anlatacak olsaydım, nasıl anlatırdım diye düşünüp ona göre yazıya döküyorum. Hayalimde hep bir sinema salonunda, hayali görme engelli okurumun yanına ilişen, onlara diyalogların haricindeki o göremediklerini anlatan birisiyim. Bu aktarım esnasında da mekân tasvirlerinde ve karakterlerin o plan içerisinde zamana yayılan eylemlerini şimdiki zaman ile ifade ediyorum. Anlık eylemleri de okurun kulağına geçmiş zamanda fısıldıyorum. Böylece sürekli aynı kalıpta yazmanın yarattığı sesletim monotonluğundan kurtulacağımı ve ayrıca okurun zihninde o sahnenin daha kolay canlanacağını düşünüyorum.” 



DAĞ DİYARI SÜRGÜNLERİ

Mehmet Çimen

Nemesis Kitap, 2024

344 s.

Comentários


bottom of page