edebî hâllenmeler ya da bir düzine ölümlü 'yalan!'
tan doğan yazdı: "kim gölde, kim çölde? bilemedim!
'dünya var imiş ha yoğumuş' diyorken ziya paşa.
camus'u kafka'ya kardım cioran çıktı karşıma! felsefenin öyküsünün türküsü b'aşk'a.
kara kıta hâlâ yoksulsa, 'yoksun yazar' yazgıya köle diyedir."
I /
öleceğini bilmeyen mi var? hayat acısı içre canına kıyan pek az! saçma ile zorâki arası arâf.. gelde yaz!
çok çöp kitap ve boktan yazar ömür törpüsü. 'okur' olmak günden güne zor sanat, zanaat olmuşken yazın handiyse.
dip öykü, kült kalem farz. öyle ipince ki ömür, ip meğer.
salt bir dize değil yûnusça "var biraz da sen oyalan" -buyurun... canı sıkılan yazsın, okusun -imdaaat! su ve buğday ve hava -ey anlam! sen ner'desin? ölüme doğmayan mı var -demiş miydim?
akıl-gönül işi el ve dil. güzel kelâm 'kelime'den sorulur -destûûûr!
aş da 'aşk'a dâhil, gördünüz mü? sizi bilmem, yaprak diyorum ben.
bilinemez hakîkatte kâinât pek zül. kâhine de kanaat getirmeyin demeli, dedim.
iç in pek dip ve derin. bunu bilip, yazan 'yazar' baş-göz üstüne.
ey nietzsche'nin derdine dellenen 'şâir!' sen ne yazsan ben 'okur'(un)um.
kör editör basma artık yalanı. sazının bam teline durun veysel'in.
dadaloğlu! dadandın ya 'yarın'a, ne dağ ne bağ diler gönül.. her fermân batsın.
abdal olmuş karac'oğlan 'elif' deyu tozarken, bunca aptal para-pul,
şân-şöhret peşinde heyhat hâlâ!
köz olmadan kül olmak zannımca harâm, eli kalem tutan 'okur-yazar'a.
kim gölde, kim çölde? bilemedim!
"dünya var imiş ha yoğumuş" diyorken ziya paşa.
camus'u kafka'ya kardım cioran çıktı karşıma! felsefenin öyküsünün türküsü b'aşk'a.
kara kıta hâlâ yoksulsa, 'yoksun yazar' yazgıya köle diyedir.
cümlenin cümlesi bir harf kadarken belki, edepsiz edebiyat şart. yâni yıkılmalı gayrı küf-duvar. kâfir kâfiye kâfidir -küfürse küfür.
sonra dedim sanat kadar hayat rahat değilse, 'el' ile 'dil'de de mazlûmun vebâli var. yâni ter bu denli ucuz olmamalı, kururken onca ten pisipisine. yâni sıkı dize, derin cümle ya yaz ya da öl, adın 'şâir', adın 'yazar' ise. yâni silinip gideceksin sen de hece hece, harf harf, bir nefes olmaz isen en az bir cana. yâni gelgeç heves değil yazmak.. vazgeç varken vakit. nefsine hâkim ol, yeme bu boku!
'oku!' denmiş ise 'okur'a, hayat biline diyedir 'kitap' -acep anladık mı?
kılan olmuş onca kifâyetsiz muhteris, güneş'i balçıkla sıvamak için -offf!
"öyle bir ah ederim ki ah elimden ah çeker!" duâ et onlara ninem, tez günde toz olsunlar. derken dedem kalem-kâğıt almış da gelmiş, "bir öykü, bir şiir yaz bana ama pek güzel olsun!" diye.
bir de 'ölgünler ordusu' var en zavallı: ölü ama hayatta gibisankiyâni! yâni yazıyor da bir şey demiyor. çok çöp kitap ve boktan yazar yine ömür törpüsü.
yaz gelmese bile bahar, güz var. kışa gebe ele, dile yazıklar olsun!
kelle koltukta yazan yazar tarih mi ne? kan isteyen kim, ter akıtmak varken? yâni "güzel günler göreceğiz çocuklar", şu 'çirkin şeyler' terk ederse bizi.
öleceğini bilmeyen mi var? hayat sevinci üzre elde var "yaz'ın."
ey arâf'a mahkûm yazar! sakın küsüp gitme. yoksa öksüz-yetim kalır rûhumuz.
II /
"öleceğini bilmeyen mi var?" soru bilindik, ne ki fenâ (s)ayılmazdı hani bir "gir'iş" için. "hayat acısı içre canına kıyan pek az!" hem üzerine düşünülesi bir cümleydi bu hem de filozofik bir hava katmıştı yazıya. "saçma ile zorâkî arası ârâf." ilk iki cümleden de fazla çakılır insan bu(a)rada: ölümlü hayat saçma ama yaşanması zorâki! kederli kader ile kaderli keder! buyur burdan yak! yıksa da ikinci cümle üçüncüsünü, elde var ölüm ennihâyetinde. mâlûmun ilâmı üzre "gelde yaz!" işte bur'da yazgı ile yazı karşı-karşıya gibisankiyâni! ve 'kitap', ve 'yazar' ve 'okur'da saz: tiz ve pes sesleri duydunuz mu?
sonra handiyse her tümce aforizmatik. birkaç yazar, şâir dahi söz almakta. iğneler, çuvaldızlar, keserler ve baltalar [" çekiçle felsefe!"] yara almadan çıkmak zor, ölmekse (m)eğer.
bir de gocunmayanlar yok mu bu sav/aşımda, sanki ak-pak bir ömrün prensesi, prensi! tanrı bile suspusken ş/imdi, kim oluyorsun ey gâfil sen? desem, "yârap çok şükür" diye tınmazlar mı? -tınmazlar!
iyisi mi o her sözü siz dikin-biçin. ekler yapın, çıkartın ya da gönlünüzce...
III /
kıvâmında bir öfke ne ki, edebî bir hâllenme yaratmıyorsa? yine de dil akla tâbî elverdikçe yürek. 'eleştiri kültürü' mü var bizde?
"yazdım-oldu." olduuu! bir de yayımla! ahbâp-çavuş el ele edebiyat katli! bir de "parayı veren, düdüğü çalar" hâlde! ey 'duvar yıkan yazar!' nerdesin?
IV /
hiçbir şey yapmadan ay'a baktım sâdece.. dün gece de uyku tutmadıydı! şavkı ve hâresi bir koca destan -'bence de' dediydi homeros şarap içerken. kalem olsa düşmez kâğıda, derdim, esmese poseidon durduk yerde dellenip! birden gökte yıldızlar: azra ile balıkçı! yaşarım kemalim çıka gelmez mi bir de! şehnâme, kalevala, gılgamış... "ey dostlarım! dünyada dost yok!" diyen "organon"cu nerde?
V /
mantığı terk edeli çok oldu. his her şeydir, demiş miydim? kura kura kurguyu kudurdu kurtlar! siz hiç 'üyeyik öpen zaman'ı gödünüz mü?
VI /
çok mu eskide kaldı 'ucu titreyen kalem?' papirüs kadar gözyaşı döken yazar mı var?
VII /
sen kül, ben köz, o ateş dedi {zeyno, tan, herakleitos} üçümüzü toplasa şiir olurdu 'umut.'
VIII /
hem doğarken hem yaşarken hem de ölürken herkesin başucuna bir 'kitap' lâzım - s/izce?
IX /
sâhi, kaç yazar kaldı 'sâhi', elinden-dilinden durur-durmaz öpülesi? ..
X /
"kadın doğulmaz" demiş ya sartre'ın "kunduz" dediği, "kadın olunur"; bak ben bu konuyu hiç açmadım sana yazarım-yârim.
XI /
erk ve erkek 'yazın' herhep dert! (k)âlemin ucunda kirdir siya(h)set.
XII /
diyeceğim şu ki ey okur/yazar, dev aynasının yerine-yurduna, yazıya durmadan evvel her yazar, bir 'kırık el aynası'na dursa fenâ mı olur?
öleceğini bilmeyen mi var? ölümsüz bir 'yalan' henüz icât olmadı!
Comments