Kolombiya'nın silüeti
Nagihan Kahraman, Ingrid Rojas Contreras’ın Esrik Ağacın Meyvesi kitabı üzerine yazdı: "Kitabın sonundaki notta belirttiği üzere roman bir kurmaca olsa da arka plandaki tarihî ayrıntılarla siyasi olaylar gerçek ve yazar da tıpkı bu romandaki gibi ülkenin kaderinden etkilenip Amerika’ya göçmek zorunda kalan kişilerden biri."
Ülkeye hiç adım atmamış olmasına rağmen adını Kristof Kolomb’tan alan ülke Kolombiya’nın, esasında 1499 yılında Alonso de Ojeda tarafından keşfedildiği bilinmektedir.* 16. yüzyılda bir İspanyol kolonisi olarak ortaya çıkan ülkenin başkenti o yıllardan beri Bogota’dır. Yıllar içinde pek çok siyasi olayla çalkalanan ülke, kısa sürede bir suç mahalline evrilmiş, mafya, uyuşturucu gibi her türlü suçun membası hâline gelmiştir. Ayrıca Kolombiya dünyanın en büyük uyuşturucu baronlarından birine, Pablo Escobar’a da ev sahipliği yapmıştır. Ülkedeki her türlü şiddet ve yolsuzluk olaylarının Escobar’ın 1993 yılındaki ölümüne kadar alabildiğine devam ettiği düşünülünce ülkenin adının pek de iyi şeyler çağrıştırmaması şaşırtıcı değil elbette. Bu yılları anlatan pek çok kitap, film, dizi ve belgesele ulaşmak mümkün. Geçtiğimiz günlerde ise bu ülkede doğrudan yaşananlara tanıklık etmiş biri tarafından yazılan bir roman yayımlandı: Esrik Ağacın Meyvesi.
Ingrid Rojas Contreras’ın kitabın sonundaki notta belirttiği üzere roman bir kurmaca olsa da arka plandaki tarihî ayrıntılarla siyasi olaylar gerçek ve yazar da tıpkı bu romandaki gibi ülkenin kaderinden etkilenip Amerika’ya göçmek zorunda kalan kişilerden biri. Kitabın adı ülkenin özdeşleştiği olaylara da bir gönderme niteliği taşıyor ve orijinali ismi de Fruit of the Drunken Tree. İthaki Yayınları’ndan çıkan romanı İngilizceden dilimize çeviren ise Peren Gülmez.
Esrik Ağacın Meyvesi, çoğunlukla yedi yaşındaki Chula’nın ağzından dinlediğimiz ancak bir yandan da romanda karşıtlığı yaratan yine aynı şekilde bir çocuk olan -evlerindeki hizmetçi- on üç yaşındaki Petrona ağzından anlatılan bir roman. Tıpkı ülkeleri gibi aile yapıları, yaşantıları da karışık ve karmaşık. Daha en başından anlaşılacağı üzere benzer yaşlarda olan çocukların kimisi eğitim almaya devam ederken kimisi de başkalarının evinde hizmetçilik yapmak zorunda. Dominant bir annesi olan Chula, kendisinden iki yaş büyük ablasıyla birlikte, Kolombiya’nın kaotik ortamının içinde evlerindeki televizyon aracılığıyla olayları takip etmeye çalışır. Babaları yaşadıkları yerden uzakta petrol şirketinde çalışmakta ve evlerine belli aralıklarla uğramaktadır. Ülke gibi evlerin içi de karmaşık ve düzenden oldukça uzaktır anlaşılacağı üzere. Siyasetin toplumsal hayata yön verdiği ülkelerin çoğunda olduğu gibi Kolombiya’da da aileler televizyonlarının önünde yaşar ve siyasi bir lideri ya da ülkede yaşanan bir karmaşayı ekranların ardından saatlerce izlerler. Chula ve ablası Cassandra da siyasi açıdan oldukça baskın olan annelerinin rüzgarında savrulmaktadırlar. Okur da bu aile ve ev işlerine yardımcı olması için evlerinde çalıştırdıkları küçük kız Petrona’nın anlattıkları aracılığıyla ülkenin çalkantılı durumuna şahit olur.
Kurmaca bir metnin satır aralarından bile ülkede hüküm süren korku iklimi iliklere kadar hissedilir. Chula, ablası ve annesi kalabalık yerlere gitmekten, topluca bulunulan yerlerden özellikle kaçınırlar çünkü bu tür halka açık yerler her an bombalanabilir. 1990 seçimlerinde ülkenin başkanlığı için aday olan ve suikasta uğrayan politikacı Luis Carlos Galan detaylı bir şekilde anlatılır örneğin romanda. Kampanya mitinglerinden birine Chula; ablası ve annesiyle birlikte gitmiştir. Babasının asla onaylamamasına rağmen bu konuda annesi çok dediğim dedik biri olduğundan desteklediği başkan adayını miting alanında görmek için alana götürmüştür kızlarını da. Bu esnada Galan’ın vurulduğu an, kan dondurucu şekilde anlatılmıştır romanda. Bu olayın ardında da elbette ülkeye damgasını vuran uyuşturucu kartellerinden birinin başındaki kişi yani Pablo Escobar vardır. İçinde bulunduğu her türlü yasa dışı iş için ülkede çok büyük kıyımlara sebep olan Escobar romanın devamında bolca yer alır. Öyle ki bir an romanın ana karakteri kadar yer kaplar çünkü Kolombiya’daki bunca acının öznesi bu adamdır. Nitekim Chula ve ailesi de kaçırılma olaylarından nasibini alır. Gerillaların hüküm sürdüğü ve kimin kim olduğunun anlaşılmadığı bu kaotik yıllarda Chula’nın babasının yaşadığı elem olayla ailenin yaşamı komple değişir. Romanın ikinci bölümü diyebileceğimiz sonraki kısımda Chula, ablası Cassandra ve annesi Alma’yı çok daha karışık ve belirsizlikle dolu günler bekler.
Romanın kurmaca içinde politik ve tarihî gerçeklik sunmasının dışında ülkedeki politika ve şiddet iklimini yansıtması dışında ele aldığı bir mesele daha var ki o da göç. Daha doğrusu zorunlu göç. Ülkede kalmanın kendilerine sadece ölüm getireceğini anlayan ve mecburen kaçmak zorunda kalan ailelerden yalnızca biri Esrik Ağacın Meyvesi’ndekiler. Göç edilen yer şüphesiz Amerika ve koskocaman ülkede çocuklarıyla var olmaya çalışan ve çeşitli işler yapan bir anne ile eğitimlerine devam etmeye çalışan çocukları görüyoruz. İnsanın evinden, mahallesinden uzak olmasının ve bir daha oraya geri dönemeyeceklerini biliyor olmalarının yarattığı çaresizlik duygusu Chula aracılığıyla verilmiş romanda. Aradan yıllar geçmesine rağmen yaşadıklarını unutamayan bir ailenin hâlâ babalarını beklemeleri ve bu bekleme hâlinin ne zamana kadar süreceğinin de bilinmemesi cabası.
Romanda bir ülkenin kaotik durumu küçük bir aile özelinde anlatılmış. Chula’nın ailesi ve yaşadıkları Kolombiya’nın ülkece yaşadıklarının yalnızca bir örneklemi gibi düşünülebilir. Yazarın belirttiği üzere bire bir yaşamasa bile o yıllarda Kolombiya’da yaşayan herkesin bir tanıdığı muhakkak bu olaylara dahil olmuştur: “Kaçırmalar, ciddi anlamda azalmaya başladığı 2005 yılına kadar birçok Kolombiyalı için gerçekti. Kendileri kaçırılmadıysa bile her Kolombiyalı bunu yaşayan birini tanıyordu: bir arkadaş, bir aile ferdi, iş yerinden biri.” (s.337)
Romana adını veren Esrik Ağaç yani Borrachero, bilimsel adıyla ise Brugmansia arborea alba, Chulaların evlerinin bahçesinde olan bir ağaç ama romanın tam ortasında duruyor. Koyu kahverengi meyveleri ve beyaz çiçekleri olan bu ağaç zehirlidir ve yiyenlerin vücudunda esriklik yani sarhoşluk benzeri bir tepkimeye sebep olur. Kolombiya gibi uyuşturucu kartelleriyle ünlenen bir ülkede böyle bir ağacın varlığı bile başlı başına ironik. Kitaba adını vermesi de tesadüf değil şüphesiz.
Kolombiya tarihinde izleri silinmesi neredeyse imkansız olan bu 90’lı yılları ve ülkenin toplumsal, siyasi ya da ekonomik silüetini merak edenler için Ingrid Rojas Contreras’ın California Kitap Ödülleri’nde İlk Kurgu alanında gümüş madalyayı kazanan bu romanı oldukça uygun bir seçim olacaktır. Yazar, 2022 yılında yayımlanan anı kitabı The Man Who Could Move Clouds ile de ABD’de Pulitzer Ödülü, Ulusak Kitap Ödülü ve Ulusal Kitap Eleştirmenleri Çevresi Ödülü gibi yarışmalarda finale kalmıştır; böylece yazar, ABD’deki Ulusal Kitap Ödülü’nde Amerikan vatandaşı olmadan finale kalan ilk isim olmuştur. İthaki Yayınları’nın “İthaki Modern” serisinden çıkan kitabı bu konulara ilgi duyan okurlara öneriyorum. İyi okumalar.
• https://www.indyturk.com/node/684056/türki̇yeden-sesler/geçmişten-günümüze-kolombiya (Erişim tarihi: 17.09.2024)
ESRİK AĞACIN MEYVESİ
Ingrid Rojas Contreras
İthaki Yayınları, 2024
Çeviri: Peren Gülmez
Tür: Roman
Comments