Geçmişi ne kadar beklediniz?
Demet Eker, Üzeyir Karahasanoğlu’nun ilk kitabı, Geçmişi Beklemek kitabı üzerine yazdı: "Gündelik hayatta karşımıza çıkan, bazen hikayelerinden habersiz olduğumuz onca insan Karahasanoğlu’nun kaleminde hayat buluyor ve ete kemiğe bürünerek yaşadığımız günleri sorgulatıyor."
Demet Eker
Üzeyir Karahasanoğlu’nun 2022 Sennur Sezer Emek ve Direniş Öykü Ödülü alan dosyası Geçmişi Beklemek, geçtiğimiz günlerde okuruyla buluştu.
Sıradan insanların günlük yaşamından izler taşıyan, geçmişle hesaplaşmanın ve beklenenin göreceli değişkenliğinin farklı hallerini yansıtan öykülerin toplandığı Geçmişi Beklemek, on dört öyküden oluşuyor.
Dili kullanmadaki ustalık, kurgudaki başarıyla birleşince her biri birbirinden farklı fakat suskunluğun ortaklığını dile getirmede birbirine benzeyen ve okura çeşitli anlam alanları açan öyküler bir araya gelmiş.
İlk öykü "Zamansız", siyasi tarihimiz bakımından pek çok ailenin ya da insanın tanıdık sancılarını dile getiriyor. Alt katmanlarında kıskançlık, çok istenmesine rağmen sahip olunamayan şeylere ait tutkular gibi insanî evrensel değerleri sorgulatan öyküde yıllardır görüşülmeyen ve hapse giren bir arkadaşın yıllar sonra tesadüfen görülmesiyle yaşananlar, hepsinin iç hesaplaşmasına dönüşen gelgitlerle merak unsuru canlı tutularak aktarılıyor. Okurun kendi yaşantısındaki ara verişleri nasıl doldurduğu, okurla öykü arasındaki mesafe açısından bakıldığında farklı sorgulamaları da beraberinde getiriyor. Sahi, hayatlarımızın kırılma noktası neydi, biz o günü unuttuk mu yoksa bir zamansızlığı bize dikte eden insanlar karşımıza çıktığında nasıl tepkiler veririz? Kendi algılarımızla idealize ettiğimiz biri, eksiklerimizle hesaplaşmamıza neden olurken ona kin duyar mıyız?
“Çünkü sen hep zamansızdın. Yaşanmayacak, yaşanamayacak bir zamanın adamıydın! Değil kahraman, belki bir deli, en fazla bir derviştin. Zamansız bir derviştin.” (s.19)
“Zamansız” öyküsündeki duyguların benzeri “Rüstem Çıkmazı”nda başka bir biçime evrilerek okurun karşısına çıkıyor. Bir ablanın, gençliğinin utanç kaynağı olarak gördüğü kardeşine duyduğu hisler, insanlık tarihinin en eski meselelerinden biri olan ve Habil’le Kabil’den beri bilinçaltımıza yerleşen kardeş katline fiziksel olarak değil de ruhsal boyutta imkân veren bir gerçeklikle aktarılıyor. Bu öyküde kurguyu parçalayan yazar, “flashback”le ayrıntılara ulaşmamızı sağlıyor. Böylece bilgilerin parçalanarak verilmesi merak ögesini de diri tutuyor. Kitaptaki en sevdiğim öykülerden biri olduğunu vurgulamak istediğim "Rüstem Çıkmazı"nı Cem Karaca’nın “Bu Son Olsun” şarkısıyla ikinci kere okuduğumu da belirtmeliyim. İlk okumada da dikkatimi çeken, özellikle geriye dönüşlerde karşıma çıkan alaycı dil ve ironi, öyküdeki zıtlıkların ön plana çıkmasını görmemiz açısından da çok yerinde bir tercih olmuş.
“Ne tür bir kaza bu, kırk yedinizde Sultan Hanım?”demekten ben yorulmuştum. O işin hangi aşamasında yaşandı kaza? Lastik mi patladı, fren mi tutmadı? Bak, erken emekli Macit Bey’e laf ediyor muyuz? İşten güçten elini eteğini çekmesi yaradı yeminle. Sabah yürüyüşü, ballı sütler… Herif gümbür gümbür. Dikkat edeceksin kendine Valide Sultan! (s.24)
Kitapta üzerinde durulması gereken öykülerden biri de “Ardıç Ağacı” adını taşıyor. Öyküde ardıç sembolünün kullanılmasının, söz konusu sembolün öyküyle ilişkilendirilerek anlaşılması gerektiğinin altını çizmemiz gerekiyor. Yaşamları birbirine bağlı iki türün merkezde tutulmasıyla anlatılanlar, benzerlikler kurularak okunduğunda anlam katmanları da ortaya çıkmış oluyor. Grimm Kardeşler’in derlediği masallardan biri “Ardıç Ağacı”dır. İğne yapraklı bir ağaç olan ardıcın, Avrupa folklorunda yaşam verici bir güç ile ilişkilendirilmesi; meyvelerinin Avrupa’da, yapraklarının Amerikan yerlileri tarafından şifacılıkta kullanılması öyküyü okurken unutmamamız gereken bilgilerden. Kültürümüzde de kutsal kabul edilen ağaçlardan birinin ardıç olması da çok dikkat çekicidir. Türk kültüründe bebek beşiklerinde ardıç kullanıldığını, kurt girmediği için cin ve şeytanın da bu ağaca uğramadığını düşünen kimi Türk topluluklarında ardıçtan yapılan tütsülerin yerini hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Üç bölümden oluşan bu öykünün iki bölümünde insan dışında anlatıcı seçilmesi ve bu iki anlatıcının yer yer şiirsel bir dille birbirine bağlanan, yaşamları birbirine bağlı iki canlı olması günümüzde gözümüzden kaçan dengeleri de hatırlatıyor. Tüm hüznünü ayakta yaşamak zorunda olan herkese gönderme niteliğinde de okunacak bir öykü olduğunu belirtmeliyim. Defalarca düşüp yeniden ayağa kalkmak zorunda olan herkese.
Her yanının hüzün yalımına kesmesi, darbenin ummadığı yerden gelmesindenmiş. Örselenmiş de örselenmiş. (s.27)
Geçmişi Beklemek’teki bazı öyküler de okuruna başka yazarları ve onların eserlerini işaret ediyor. “Boşlukta” isimli öykü İrfan Yalçın’ın Cellat Ağlıyor’una, “Yılan Kokusu” isimli öykü ise Erdal Öz’e selam çakıyor.
Gündelik hayatta karşımıza çıkan, bazen hikayelerinden habersiz olduğumuz onca insan Karahasanoğlu’nun kaleminde hayat buluyor ve ete kemiğe bürünerek yaşadığımız günleri sorgulatıyor. Bazen patron-çalışan bazen mülteci-yerli ilişkisini yansıtan öykülerin fonunda toplumsal belleğimize kazınan olaylar yer alıyor. Böylece anlatılanların zamanı hakkında çıkarımlarda bulunma imkanına sahip oluyoruz.
Akşama epeyce vakit olmasına karşın gökyüzü hâlâ pusluydu ve güneş, bulutların ardında bir yerlerde kendini unutturmuş, kimse de peşine düşmemişti. Uğur Mumcu cinayeti gibi…(s.53)
Şiire ait unsurların yerinde kullanılarak kelimelerin anlam değerlerine derinlik kazandırıldığını, söz diziminin tekrarlarla ritme kavuştuğunu da söylemeden geçmeyelim.
Kuş sesli zil, acılarıyla pek eğlenerek ne çok çınladı, ne çok çınladı, ne çok çınladı…(s.72)
Geçmişi Beklemek, okurunun beklentisine cevap verecek nitelikte öykülerden oluşan, öyküseverlerin okuması gereken bir ilk kitap. Türk edebiyatının son dönem öykücülüğünün geldiği noktaya şahitlik etmemizi sağlayan ve gelecekle ilgili beklentiyi edebiyatımız adına diri tutan ve aldığı ödüle de yakışan, emeğin ve direnişin önemini hatırlatan bir ilk kitap. Okuyanı ve anlayanı çok olsun. GEÇMİŞİ BEKLEMEK
Üzeyir Karahasanoğlu
Manos Kitap, 2022
94 s.
Comments