top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
Yazarın fotoğrafıLitera

“Bazıları bağırır ve çığlık atar, bazıları yapmaz.”

Öyküm Deniz, İsveçli yazar Alex Schulman'ın ebeveynlerine ve dünyaya karşı savunmasız kalan üç kardeşin hikâyesini anlattığı Hayatta Kalanlar kitabı üzerine yazdı. "Kitap bir his bulutu içerisinde gezdiriyor insanı: emin olmayanların bir aile kurması üzerine."


Öyküm Deniz

Bazen olur, insan uyanır ve rüyasında gördüğü şeyi gerçekte yaşayıp yaşamadığını kestiremez. Dün kaldırımda yürürken ayağım tökezlemişti, durduğum yer mekânın özenle dizilmiş taşları üzerinde bir adamın ayakkabısının bağcığıydı. Adamın masadaki kahvesi üzerine dökülmüştü. Yüzünü görmeliydiniz. Hatta yanımda filanca da vardı. Hikâyenin devamında herkes filancanın suratına bakar. Filanca der ki ben o gün bir başka yerdeydim. Emin misin? Her şey orada son bulur. Emin miydim? İşte ondan emin değildim. Hayatta Kalanlar kitabı da tam böyle bir his bulutu içerisinde gezdiriyor insanı: emin olmayanların bir aile kurması üzerine.


Timaş Yayınları’nın ocak ayı kitapları arasında yer alan Hayatta Kalanlar, Alex Schulman’ın kaleminden çıkmış olup İsveç Edebiyatı seçkilerinde arasında. İsveççe aslından çevirisini Zeynep Tamer üstlenmekte.


Kitap üç erkek kardeş ve bir anne-babadan oluşan çekirdek aileyi konu alıyor. Yazar göl kıyısındaki yazlık evlerinde geçirdikleri günleri anlatırken kardeşlerin birbiri arasındaki farka da değiniyor. Evin dışına kurulmuş bir sauna, evin az ilerisinde balık tutup geri bıraktıkları göl. Büyük kardeş Nils’in daimî vakit geçirdiği hamak evin önündeki ağaçlara kurulmuş. Anne ve babanın bardaklarını koymak için yanlarında göle kadar taşıdıkları masa da şuralarda bir yerde kesinlikle. Aileyi uzaktan izleyerek tehlikeyi önceden sezen kardeş Benjamin, korkak kardeş Pierre. Bir veranda ve verandada uyuyan ürkek köpekleri Molly. Hayatta Kalanlar bu ailenin tıpkı yazlık evlerine yakın gölün üzerinde sallanıp duran duba gibi bir o yana bir bu yana sallanan yaşamın içerisinde okurunu ağırlıyor.


Aile içerisinde eksikliğini hissettiğim ilk duygu: sevgi. Bu aile sanki ellerinde bir yazı dizisi varmış gibi mutlu aile tablosu oluşturmak için planlanmış roller içerisindeler. Mutlu yemekler yeniyor, baba çocuklarına bir şeyler öğretmeye çalışıyor. Anne kucağına yatırıyor çocuklarını ya da başlarını okşuyor. Hayat bu pencereden bakıldığı vakit günlük güneşlik gözüküyor. Fakat çocukları karanlıkta bile koca ormana bir çiçeği toplamayı öğrenmeleri için gönderen bir babadan söz ediliyorsa ya da olur olmadık bir zamanda çocuklarına bağırıp kilere kapatan bir anneden, işte o zaman baktığımız pencere fırtınalı bir günün ortasında bırakıyor adeta.


Bir gün, önce baba ölüyor sonra anne. Üç kardeş küçüklüklerinden başladıkları hikayelerine büyüyüp ailelerinin ölümlerini göğüsledikleri vakitten devam ediyor. Yeniden o yazlık evin yoluna düşüyorlar. Annelerinin vasiyetlerini yerine getirmeye ve Benjamin’in kafasında yaşanan yanlış hikayeleri fark etmeye. Küçüklüğünde öğrenmeyi öğrendiği ormanda bir elektrik akımına yakalanarak hayat hikayesini kafasında yeniden yazan Benjamin için şimdi her şey tam da Nils’le arabada dinledikleri Lou Reed şarkısı gibi: Sanırım her kibritin parlamadığı doğru.


HAYATTA KALANLAR

Alex Schulman

Timaş Yayınları, 2022

Çeviri: Zeynep Tamer

224 s.

Comments


bottom of page