top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
Yazarın fotoğrafıLitera

Eski bir köşkten yükselen piyano sesleri

Gökhan Yavuz Demir, Göknil Özkök'ün yazdığı ve Başak İşbilir'in resimlediği İnci'nin Kitabı üzerine yazdı.


Gökhan Yavuz Demir


Dünyayı ve hayatı tecrübe etmenin türlü türlü yolları var. Kimi dünyayla ilişkisini renkler ve imajlar, kimi kelimeler, kimi sayılar, kimiyse melodiler üzerinden kurar. Bu kişinin zihninin nasıl işlediğine ve hayal gücünün nasıl çalıştığına göre değişir. Fakat değişmeyen tek şey renklerin de kelimelerin de sayıların da melodilerin de neticesinde bir hikâyeye dönüşmesidir. Nitekim Göknil Özkök’ün yazdığı, yani kelimelere döktüğü ve Başak İşbilir’in resimlediği, yani renklerle bezediği İnci’nin Kitabı’nda anlatılan hikâyenin kökeninde de melodiler var.


Her şey İnci ve ailesinin ahşap bir köşkün karşısındaki yeni bir apartmana taşınmalarıyla başlıyor. Keşfedilecek yeni bir mahalle, alışılacak yeni bir okul, yerleşilecek yeni bir ev ve tanışılacak yeni arkadaşlar; bunların hepsi heyecan verici olsa da İnci’nin ilgisi ister istemez hikâyelerini kimseyle paylaşmayan ihtiyar köşke yoğunlaşıyor. O kadar ki öğrenmek istediği bu hikâyeyi kendi muhayyilesinde parça parça inşa etmeye başlıyor.


Kendisiyle eski köşk arasında bir bağ kurmak için, kendi hikâyesi ile ahşap köşkün bilinmeyen hikâyesinin ortak bir hikâyede kesişmesini bekliyor. Bu arada okula gitmeye ve evde müzik dinleyip piyano çalmaya devam ediyor. Bir gün bir okul arkadaşı o eski köşkte bir zamanlar bir piyanistin yaşadığını söyleyince o aradığı ortak hikâyenin ilk melodileri hayal gücünün çarklarını çalıştırıveriyor. İnci’nin hayal gücü orkestrasının çaldığı o melodinin kreşendo ânı ise, babasının sahaftan bulduğu bir plağı ve zarfı eve getirmesi oluyor. Plakçalardan yükselen melodilerle beraber eski köşkün o gizemli hikâyesi de İnci’nin önünde sayfa sayfa, satır satır, kelime kelime, nota nota açılıyor ve küçük müzisyen İnci kendisini, köşkte yaşayan piyanist İnci Hanım ile karşılıklı oturup çay ve kek eşliğinde sohbet ederken buluveriyor.


Bu sohbet esnasında laf klasik müziğin Türkiye’deki gelişiminden ilk Türk operasını yazan Ahmed Adnan Saygun’a ve onun, küçük bir kız çocuğuyken piyanist İnci Hanım için yazdığı yedi bölümden oluşan bir müzik masalına geliyor: “İnci’nin Kitabı.” İnci hanım piyanonun tuşları üzerinde zarif parmaklarını gezintiye çıkardığında, İnci hiç görmediği Ahmed Adnan Saygun’la piyanodan yükselen melodiler sayesinde aslında uzun zamandır tanışıyor olduklarını kalbinin en derinlerinde hissediyor.


Sesler ve müzik, kelimeler ve edebiyat, renkler ve resim gücünü zaten buradan alır. Kalbimize dokunarak, hayatlarımıza girerek, aslında hikâyelerimize de dahil olurlar. Sanatın bu küçük dokunuşlarının his dünyamızdaki akisleri her zaman çok daha büyüktür. İnci’nin eski bir köşkün piyanosundan yükselen piyano seslerine kulak vererek tecrübe ettiği gibi...

İNCİ'NİN KİTABI

Göknil Özkök

Resimleyen: Başak İşbilir

Can Çocuk Yayınları

Yaş aralığı: 7, 8, 9 +

Tür: Öykü

48 s.


Comments


bottom of page