İthaki Yayınları'ndan altı yeni kitap
Trendeki Kız ve Karanlık Sular’ın yazarı Paula Hawkins’ten aldatmaya, cinayete ve intikama dair yepyeni bir roman; İçin İçin Yanan Ateş, Cennetin Çeşmeleri, hem tanrılara hem de evrenin kanunlarına karşı verilen bir mücadele, Dolunay Katilleri: Osage Cinayetleri ve FBI’ın Doğuşu, biz burada iyiyiz’le başlayan üçlemenin son kitabı: yabancı, İlker Aslan’ın ikinci öykü toplamı: İnsanlar ve İnsanlar, çıktı.
İçin İçin Yanan Ateş
Trendeki Kız ve Karanlık Sular’ın yazarı Paula Hawkins’ten aldatmaya, cinayete ve intikama dair yepyeni bir roman.
Londra’da genç bir adam korkunç şekilde öldürülmüş olarak bulununca, onu tanıyan üç kadın hakkında soru işaretleri oluşur. Laura kurbanın teknesinden çıkarken görülen son kişidir. Teyzesi Carla hem onun hem de yakın zamanda vefat etmiş bir başka aile üyesinin yasını tutuyordur. Miriam ise polisten sır saklayan meraklı bir komşudur. Kurbanla ayrı bağlantılara sahip üç kadın, içten içe kendilerine yapılan yanlışları düzeltmek için yanıp tutuşur.
İntikam söz konusu olduğunda iyi insanlar bile korkunç şeyler yapabilir. Huzuru bulmak için ne kadar ileri gidilebilir? Sırlar alev alıp patlamadan önce ne kadar süre için için yanabilir?
Cennetin Çeşmeleri
Arthur C. Clarke, bilimi edebiyatla eşsizce birleştiren, bilimkurgunun üç büyük ustasından biri. Cennetin Çeşmeleri ise bilimin popüler “uzay asansörü” fikrini, kurgusal bir tarihin merceğinden insanın gelişime duyduğu tutkuyla harmanlayarak ele alan bir şaheser.
22. yüzyılda her türlü teknolojik ilerleme gerçekleşmiş ama uzaya erişimde verimsiz ve çevreyi kirleten roketlerin ötesine geçilememiştir. Vannevar Morgan’ın hayali ise tüm zamanların en büyük mühendislik harikasını
–36 bin kilometre yüksekliğindeki bir asansörü– kullanarak Dünya’yı
yıldızlara bağlamaktır.
Fakat Morgan’ın sayısız teknik, politik ve ekonomik sorunun üstesinden gelmesi ve Tanrı’nın gazabını dindirmesi gerekiyordur çünkü Yörünge Kulesi’ne uygun tek yer ekvatordaki Kutsal Sri Kanda Dağı’nın tepesidir.
Tam iki bin yıldır ölümlülerin ihtişamından korunan Sri Kanda’yı Morgan fethedebilecek midir? Yoksa buna kalkışan tüm kral ve prensler gibi ölümüne mi koşmaktadır?
Cennetin Çeşmeleri, hem tanrılara hem de evrenin kanunlarına karşı verilen bir mücadele.
Yazarın sunuşu ve sonsözüyle.
Dolunay Katilleri: Osage Cinayetleri ve FBI’ın Doğuşu
Kazara Zenginleşen Amerikan Yerlileri, Planlı Bir Şekilde Katledilen Düzinelerce İnsan ve Petrole Karışan Kan
Yaşam alanı azar azar küçültülen Osage halkı 1920’lerde büyük bir servete kavuştu. Kendilerine bırakılan toprakların altında petrol keşfedilmişti. Artık lüks otomobillerle geziyor, malikâneler inşa ediyor ve çocuklarını eğitim için Avrupa’ya gönderiyorlardı. Derken birileri Osage’leri teker teker öldürmeye başladı. Tüm bu cinayet ağının merkezindeyse Mollie Burkhart ve ailesi vardı. Mollie’nin kız kardeşinin öldürülmesiyle başlayan cinayetler zincirinde akrabaları vuruldu ve zehirlendi.
Birçok özel dedektifin çözmeye çalıştığı bu kördüğümün nereye kadar gittiğini ortaya çıkarmaksa o dönem yeni kurulan FBI’ın sorumluluğuna düştü.
FBI’ın efsanevi direktörü J. Edgar Hoover’ın eski Teksas Korucusu Tom White’ın yardımını istediği soruşturma hem Amerika’nın en tartışmalı devlet kurumunun ülkedeki yerini sağlamlaştıracak hem de soğukkanlılıkla yürütülen kanlı bir komployu ortaya çıkaracaktı. David Grann’in, soruşturma belgeleri, birinci ağızdan tarihi kayıtlar, verilen ifadeler ve edinilen yeni kanıtları yıllarca inceleyerek kaleme aldığı, Martin Scorsese tarafından sinemaya da uyarlanan Dolunay Katilleri hakiki bir Vahşi Batı kâbusu, petrol kadar kara bir polisiye anlatısı.
Satürn Evleri 7. cilt
Alt seviyelerde büyük bir yangın çıkmıştı. Bunu fırsat bilerek uygulamaya konulan plan sonunda nereye varacaktı?
Mitsu’nun hikâyesi bu ciltle tamamlanıyor.
Yabancı
biz burada iyiyiz’le başlayan üçlemenin son kitabı: yabancı. Askeri darbe teşebbüsünün ardından birkaç günlüğüne gitmeye karar verdikleri yurtdışından dönemeyen üç kadın arkadaşın hikâyesi.
Dunya, Tuba ve Suna’nın Cihangir’de başlayan yolculuğu, önce Portekiz’e, oradan Hindistan’a ve Berlin’e uzanıyor. Tuba ve Dunya’nın birlikte hazırladıkları bir haber dosyasına, evleri basılarak el konulduktan sonra bir daha evlerine dönemeyeceklerini anlayan üç kadının her biri kendine yeni bir yaşam yolu çiziyor. Roman boyunca sesini daha çok duyduğumuz Dunya’nın Berlin günleri, 1980 Darbesi’nin ardından annesiyle birlikte bu şehre göç ettiği zamanlara ait anıların yeniden ve farklı bir biçimde ortaya çıkmasına sebep oluyor. Altuğ; gazeteci ve yazarların içine düştüğü durumları, sürgün yaşamını, ırkçı tavrın yıkımını, queer kimliğin maruz kaldığı şiddeti ve dostluğun gücünü tarih için bir günlük kaydederek anlatıyor romanında.
Dışarıda bırakılanların romanı yabancı, Barbaros Altuğ’un sekiz sene aradan sonra Türkçe yayımlanacak ilk kitabı.
“Bir dilin anıları, koku anısına benziyor; bir sözcük duyunca çocukluğuna, güvende hissettiğin yerlere dönüyorsun. Çocuklukta konuştuğun dilde konuşacak biri yoksa? Ya kendi kendine konuşursun ya da benim yaptığım gibi kendi kendine yazarsın. Benim dedem de muhtemelen kendi kendine konuşuyordu, ben şimdi kimseye söyleyemediklerimi yazıyorum. İçimizdeki karanlık ve aydınlık tarihi hatlar kendi içimize yaptığımız kazıyla çıkıyor ortaya, öyle umuyorum, varlığının farkında bile olmadığım hücrelerden, kendi varoluşumu anlamlandırmaya çalışmak. Belki de beyhude bir çaba, belki asla bulamayacağım bir yanıt.”
İnsanlar ve İnsanlar
İlker Aslan’ın ikinci öykü toplamı: İnsanlar ve İnsanlar. Aslan, ilk öykü kitabı Bir İntihar Üstüne Söylenti’de oynadığı oyunları yeni öykülerinde de sürdürüyor, daha görünür kılıyor.
Bu hikâyeyi zaten biliyorsunuz. Bu vapurların en az biriyle ilgili güzel bir hikâyeniz de var. Ama hangisiyle ilgili olduğunu hatırlamıyorsunuz. Belki de unutmak için yaşadınız. Bu muazzam döngüde, bir düz çizgi bile çekemediniz.
İnsanlar ve İnsanlar, aynı zamanda Aykırı Seyir’in yayımlanan ilk kitabı.
“Değişen şeylerden bahsedelim. Yatay ve dikey yönde değişen şeylerden. Mesela kendimizden. İnandıklarımızdan. Sarıldıklarımızdan. Unuttuklarımızdan. Hiç hatırlamadıklarımızdan. Vazgeçtiklerimizden. Ne zaman vazgeçtik? Her şey olabileceğimizi sandığımız o zamandan hiçbir şey olamadığımız zamanlara ne zaman geçtik? Kendimizi kandırmaktan bahsedelim. Biraz da başkalarını kandırmaktan. Her yıl nasıl da yeniden yeniden değiştiğimizden. Tanıdığımız her yeni insanın bizi nasıl da değiştirdiğinden işte. Yılların nasıl da bu kadar çabuk geçtiğinden. Kördüğüm hâline getirdiğimiz ilişkilerimizden. Sustuklarımız ve susmamız gereken yerde gevezelik ettiğimiz anlardan bahsedelim.”
Comentários