John le Carré'yi okumaya nereden başlamalı?
Tür olarak casusluk romanlarını adeta yeniden yaratan ve geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz büyük usta John le Carré'yi okumaya nereden başlamalı, diye soranlar için Litera Edebiyat olarak bir derleme hazırladık.
Geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden John le Carré ardında çok kıymetli bir edebi miras bıraktı. Casusluk camiasının entrikalarına odaklanan ve karmaşık iç çatışmaları son derece okunabilir masallara dönüştüren yazar, altmış yılda 25 roman yazdı.
Dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca okur için John le Carré'nin cazibesi yazdığı türün sınırlarını genişletmesinde yatıyor. Onun casusları, James Bond gibi casusluğu gözalıcı bir hale getiren, ağzı laf yapan, şık giyimli ve dinamik karakterlerin aksine ahlaki ikilemleri olan, nazik ve yalnız tiplerdir. Karmaşık olay örgülerinin ve incelikli bir edebi dilin hakim olduğu romanları, Soğuk Savaş döneminin yozlaşmış ortamında küçük insanların yaşamlarını da sahneye taşır, bir yandan da Batı'nın sözde özgürlük retoriğinin altını oyar. Le Carré en ünlü karakteri tıknaz, kel, gözlüklü ve rüküş George Smiley'i kasten, casusluk dünyasını yanlış tasvir ettiğini düşündüğü James Bond'un tam zıttı olarak yaratmıştır.
Le Carré en ünlü karakteri tıknaz, kel, gözlüklü ve rüküş George Smiley'i, kasti olarak James Bond'un tam zıttı olarak yaratmıştır.
John le Carré'yi okumaya nereden başlamalı, diye soranlar için hazırladığımız beş kitaplık listeye göz atmadan önce bilmeniz gereken bir şey: Smiley romanlarını sırasıyla okumanıza gerek yok.
1. Ölüme Çağrı
Le Carré evrenine girmek için en uygun kitap yazarın 1961 tarihli ilk kitabı, George Smiley'le ilk kez tanıştığımız "Ölüme Çağrı" romanı olabilir. Smiley'i Doğu Alman ajanlarla karşı karşıya getiren ve büyük bir casusluk şebekesinin açığa çıkmasıyla sonuçlanan bu kitapta le Carré casusluk romanları türünün sınırlarını zorlayacağının ilk ipuçlarını verdi.
2. Soğuktan Gelen Casus
Le Carré'yi uluslararası üne kavuşturan 1963 tarihli üçüncü romanı bu tür için bir devrim olarak görülmüştü. Çünkü yazar casusluğu ahlaki bir çöküntü, Batı demokrasilerinin değerleriyle tamamen çelişen bir şey olarak tanımlıyordu. Bu görüş, Le Carré'nin sonraki kitaplarında da sıkça yer buldu. "Tüm zamanların en iyi casus/gerilim romanları" listelerinin vazgeçilmezi olan "Soğuktan Gelen Casus" okuyucuya yalanlarla kurulu bir dünyanın gerçeklerle dolu hikâyesini anlatıyor.
3. Köstebek
John le Carré’nin efsanevi karakteri George Smiley’i başrole taşıyan "Karla üçlemesi"nin 1974 tarihli bu ilk romanı eleştirmenler tarafından Batı bürokrasisinin başarısızlıklarını en iyi tasvir eden kitap olarak tanımlanırken, kendi içimizdeki kötülüğe ve kötülere odaklanması sebebiyle övgüyle karşılandı. İngiltere'nin hain köstebeği Kim Philby'nin yakalanmasını konu alan roman, dünyadaki gücünü giderek yitirmeye başlayan bir ülkenin kurumlarının nasıl kendi ilkelerine ihanet edebileceğini ve tek bir adamın (elbette Smiley) sabırlı mücadelesinin bunu nasıl açığa çıkardığını anlatıyor.
4. Bahçıvan
Soğuk Savaş'ın sona ermesi, casusluk romanları yazarları için bir miladı işaret etti. KGB olmadan olay örgüsü nasıl kurulacak, kötü adamlar kimler olacaktı? Tam da bu noktada le Carré Batı'nın kendi içindeki kötülüğe, çokuluslu şirketlere, silah ve insan kaçakçılarına odaklandı. Dizginlenemeyen kapitalizmin karanlık yüzünü sıradan insanların ihanetleriyle anlatan "Bahçıvan", karısını trajik bir ölümle kaybeden Justin Qayle'in tutkusunu okurla buluşturuyor.
5. Aranan Adam
Le Carré'nin özellikle 2000 yılından sonra yazdığı romanlarında ahlaki ve siyasi yozlaşmaya karşı duyulan öfke daha güçlü bir hal aldı. Artık sahnede kuralları belirleyen yeni bir oyuncu vardı: Terör. Le Carré'nin 11 Eylül sonrası dünya düzenine odaklandığı "Aranan Adam", Almanya'da doğup büyüyen ve 11 Eylül'den sonra tutuklanarak dört yıl boyunca yargılanmadan Guantanamo Esir Kampı'nda tutsak edilen Murat Kurnaz'ın hikâyesinden esinlenerek yazılmış.
Comentarios