Nefes nefese bir polisiye ve labirenti andıran bir anlatı...
Kendilerini giderek kişiselleşen bir kovalamacanın içinde bulan İlhan, Nihat Başkomiser, cinayet büro ekibi ve “sinir bozucu” Kristal... Lanetli Kan, nefes nefese bir polisiye! Sakince başlayan ama hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığının usul usul hissedildiği bir hikâye anlatıyor Nardugan, bir masal fısıldıyor. Türler arasında gezinen, zaman katmanlarının kesiştiği, üst üste bindiği, labirenti andıran bir anlatı...
Kristal: Lanetli Kan
Ensesinden yediği kurşun, İlhan’ı ölmekten beter hâle getirmiştir. Bir yıldan fazladır gördüğü tedaviyle her ne kadar yavaş yavaş ayaklanıyorsa da artık eskisi gibi “kullanışlı” olmadığını, kimsenin işine yaramayacağını düşünür.
Ta ki Nihat Başkomiser gelip onu cinayet büroya davet edene kadar...
Eski özel harekâtçı-yeni cinayetçi İlhan, kendisine neden böylesi bir şansın verildiğini öğrenmek ister ama öncelikle cevaplanması gereken başka önemli sorular vardır. Bir seri katil, kurbanlarını öldürme yöntemiyle, kollarına kazıdığı şekillerle bir şeyler anlatmaya çalışıyordur; ama ne?
“Beni görmüyorlar...
Yanlarından geçip gidiyorum.
Beni duymuyorlar...
Bazı insanlar böyledir. Yoldaki tümsek, kırık bir kaldırım taşı bile daha fazla dikkat çeker bu insanlardan.
Bunun, eskiden bir lanet olduğuna inanırdım. İblis’le karşılaşmadan, Melek beni bulmadan önce...”
Su Tunç
İthaki Yayınları, 2022
296 s.
Nardugan: Kayıp Şehrin Masalı
“Nardugan.... Kulaktan kulağa anlatılagelen hikâyeye göre, asırlar önce kurulmuş bu kadim yerleşim yerinde, patlayarak kasabayı yerle yeksan eden yanardağ felaketinden sonra hayatta kalan bir avuç insan, Dilge’nin önderliğinde kasabayı elleriyle şekillendirmişti. Sıfır noktasındaki tahribatın ardından doğanın iyileşmesini beklemişler, bu sırada da kendi yaşamlarını inşa etmişlerdi. Kasabanın bitiminde, kızıl Aswan granitinden cam piramitli kule yönüne Doğu Kapısı, sönmüş yanardağa bakan tarafa da Batı Kapısı deniyordu. Yeni dünyaya kayalıkların ardından hükmeden Dilge’nin yazılı olmayan yasaları, kasabayı güven, sadakat ve iyi ahlak temelleri üzerinde yükselmeye itmişti. Zengin bitki örtüsüyle toprak, toplam beş yüze yakın haneyi cömertçe besliyordu.”
“Aslında yaşamıyoruz. Tüm bu olanlar… Geçmiş, şimdi, gelecek; hepsi illüzyondan ibaret!”
Nurhayat Özcan
İthaki Yayınları, 2022
352 s.
Comments