Molly, Pim ve Milyonlarca Yıldız'ın yazarından çok sevilen bir kitap daha Türkçede!
Marsık ve Ben dostluk, güven, kendimize inanmayı öğrenmek ve bizi özel kılan şeyin ne olduğunu keşfetmek üzerine unutulmaz bir hikâye.
''Şimdiye kadar anlamışsınızdır, ben o havalı çocuklardan değilim. Şakalar patlatmam, evrenle ilgili büyüleyici gerçekleri aklımda tutamam. Siz de olsanız beni takımınıza seçmezdiniz, hele ki bu bir top oyunuysa; çünkü toplar, çemberler, hokey sopaları ile ben hiç geçinemedik. Bir keresinde futbol topu sektirmiştim çünkü kız kardeşim Opal kendisiyle oynayayım diye çabalıyordu. Ne oyun beni cezbetti ne de ben topu tutabildim. Bunun yerine annemin kırmızı sardunya ekili toprak saksısını parçaladı ve saksıyı yenilemek bir haftalık harçlığıma mal oldu.
Diğer ayırt edici özelliklerime gelecek olursak, hakkımda söylenecek hemen hiçbir şey yok. İşte bu yüzden, başıma bir şey geldiğinde, bu yalnızca tepemdeki biri olsa bile, sanki kendimle ilgili özel ve henüz bilinmeyen bir şey gerçekleşmiş gibi ona tutunuyorum. Belki her şeye rağmen bir yazgım vardır.
Geçen gün bu konuyu anneme çıtlattım. 'Anne,' dedim pat diye yanında biterek. 'Sence ben hangi konuda iyiyim?'
Yüzünü ağır çekimdeymiş gibi gördüm, sanki ona tutamayacağı bir top fırlatmıştım. (İnanın bana, bu hissi bilirim.) Yüzü, gözlerinizi yuvalarından fırlatıp gülümsemenizi yüzünüzde soldurabilecek türlü çeşitli ifadenin ardından, sanki bütün takımı hayal kırıklığına uğratmış gibi, özür dileyen hafif bir gülümsemede karar kıldı. 'Yani, canım, birçok şeyde iyisin,' dedi sonunda. Nelerde iyi olduğumu sıralamasını bekledim.
'Mesela?' diye sordum.
İç çekti ve, 'Hassassın, başkalarının nasıl hissettiğini anlıyorsun. İyisin, sen iyi bir çocuksun, Joey,' dedi.
Annemin beni sevmesine memnunum ama beni sevmek onun görevi zaten. İyi olmak da güzel ama 'iyi' dediğin biraz sıkıcı bir şey, arka plan rengi gibi. Öyle hemen göze çarpmaz. Bir yeteneğinizin olmasıyla aynı şey değil asla. Bir işte en iyi olmak gibi değil. Ufacık bir şey bile iş görürdü, en hızlı koşucu ya da en iyi gokartçı olmak mesela. Aslında gokart mokart da işe yaramaz. Belki de o ağaçta gerçekten bir uzaylı keşfetmiş olsaydım okuldaki çocuklar bundan etkilenirdi.''
Joey'nin evinin yakınlarında bir tepe vardır. Kimsenin gitmediği, bakımsız, üzeri toprakla kaplı, eski bir çöplükten ibarettir burası. Yine de Joey burayı sever, burası onun tepesidir. Düşünmek ve hayal kurmak için gittiği yerdir. Bir konuda herkesten iyi olmak, gelecekte ünlü bir astronot ya da dağcı olmak için can atar Joey.
Bir gün, tepede bir ağaç ev keşfettiğinde, birinin onun özel yerini işgal etmiş olmasına çok öfkelenir. Gelgelelim bu davetsiz misafirin kim olabileceğini de merak eder. Ama onunla temas kurmak kolay olmayacaktır. Ağaç evdeki kız vahşi, sırlarla dolu biridir ve Joey'ye hiç dostane davranmaz. Joey onunla geçinmenin bir yolunu bulmalıdır. Bu yolu ararken kendisiyle ilgili de yeni keşiflerde bulunacaktır.
Martine Murray 1965 yılında Melbourne'de doğdu. Sinema, resim ve dans eğitimi aldı. Yazmaya, faaliyetlerinin kaydını tutma yöntemi olarak başladı. Martine, çok geçmeden The Slightly True Story of Cedar B. Hartley (Who Planned to Live an Unusual Life) adlı komik, oyunbaz bir kitap yazıp resimledi. Bu kitabıyla birçok ödüle değer görüldü.
MARSIK VE BEN
Martine Murray
Çeviri: Tuğçe Özdeniz
Resimleyen: Kat Chadwick
Tür: Roman
Yaş aralığı: 11, 12, 13 +
160 s.
Comments