Küçük Prens Prensesine Mektup Yazıyor
Yavuz Arkın, Küçük Prens kitabının yazarı Antoine de Saint-Exupery’le ressam eşi Consuelo Suncin arasında yaşanmış dalgalı aşka tanıklık edeceğimiz Mektuplar üzerine yazdı.
Tarih nice aşklar aşıklar görmüş, onlar hakkında nice romanlar oyunlar yazılmış, birçok yazara, sanatçıya ilham kaynağı olmuş. Çoğu kavuşamamış birbirine, yarım kalmış hikâyeleri, kimisi destan olmuş…
Sizleri yakın geçmişte, Küçük Prens kitabının yazarı Antoine de Saint-Exupery’le ressam eşi Consuelo Suncin arasında yaşanmış, böyle bir hikâyeye davet etmek istiyorum. Yaşananlar ikisinin arasında kalmış çoğunlukla, ta ki gerçek ortaya çıkana kadar. Aşkın bir kanıtı, bir belgesi ne olabilir; tabii ki mektuplar. Mektuplar adlı kitap da içerisinde yer alan mektuplar, fotoğraflar ve belgelerle bu yazar ve ressamın oldukça dalgalı aşklarının belgesi niteliğinde karşımızda.
Bir yazar ve bir ressamın aşkının genellikle masal gibi olması beklenir; duyguları daha yoğun yaşarlar, gelip geçici değildir, ilişkileri gün geçtikçe değişir dönüşür. Antonie’nin Consuelo’ya yazmış olduğu bir mektupta geçen ifadeler de bunu doğruluyor:
“Bir varmış bir yokmuş, çocuğun biri bir hazine keşfetmiş. Ama bu hazine, anlamayı bilmeyen gözleri ve tutmayı beceremeyen kolları olan çocuk için çok güzelmiş. Bu yüzden çocuk hüzünlü birine dönüşmüş.” syf 18.
Conseulo’nun bir sanatçı olması Antonio için bir şans aslında; öyle ki kendisini besleyen ve destekleyen bir sevgilinin olması herkes için bir şanstır diye düşünüyorum. Mektuplar da bunu kanıtlıyor;
“Bu ayrılık, umutsuzluk, aşkımız için döktüğümüz gözyaşları insan kalbinin derinliklerine ulaşmana, oradaki gizemli şeyleri keşfetmene yardımcı olmayacak mı?” syf 21.
Dalgalı bir ilişkileri var aşıkların, duyguları da değişken, Antonio kimi zaman sitemkâr;
“Zavallı küçüğüm, hayat hiç kolay değil ve sırf mutlular diye insanları suçluyorsun!" syf 23.
Kimi zaman hasret dolu;
“Canım, özlemden kalbim sıkışıyor.
Sana yazmak bu hasreti dindiriyor.” syf 24.
Buna karşın Consuelo çok daha uysal ve duygusal;
“Gemin yavaş yavaş yol aldıkça seni göreceğim için seviniyorum.” syf. 25
“Güneşin altında iyice esmerleştim, beni böyle de sevecek misin?” syf. 27
“Güneş parlıyor, ben de umut ve neşe saçıyorum.
Sevmek ve sevildiğini hissetmek ne hoş bir his.” syf. 29
Bedensiz bir aşk onlarınki, ne kadar zor olduğunu kitabı okurken hissediyorsunuz, aralarındaki mesafe birlikte olduklarınkinden daha cazip geliyor belki de. Sözcükleri bedene dönüşüyor, bu şekilde aşkın başka bir tanımını yazıyorlar bir yandan.
Antoine De Saint-Exupéry 29 Haziran 1900’da Fransa’nın Lyon şehrinde, aristokrat bir ailede dünyaya gelir, dört yaşındayken babasını kaybedince bu kayıpla sarsılan aile, servetini hızla yitirir. Yazarın ilk öğretmeni, kültürlü bir kadın olan annesidir. Çocukluktan itibaren en büyük tutkusu uçaklar olunca, dersler o kadar da ilgisini çekmez.
Liseyi bitirdikten sonra pilot olmayı çok istediği halde annesini kırmamak için denizcilik okuluna kaydolur. On dokuz yaşında mimarlık fakültesine girer. Yirmi bir yaşında orduya çağrılır. Eğitimini yarıda bırakıp askere gider.
Yaşadığı tecrübelerle 1929’da yayımlanan ilk eseri Güney Postası yayımlanır. 1931’de Arjantin’de yaşadıklarını anlattığı Gece Uçuşu adlı romanı kısa sürede büyük başarı elde eder ve Femina Ödülü’nü kazanır. Aynı yıl Consuelo Suncin ile tanışıp Paris’te evlenir. Tamamen büyülenen Saint-Exupéry ondan ayrılır ve birçok kez ona döner; hem onun ilham perisi hem de uzun vadede endişesinin kaynağı olur.
Antoine'ın ölümünden sonra Consuelo, Gülün Öyküsü isminde bir kitabı kaleme alır; bir pilot ve karısı, yıldızları özleyen bir adam ve ona hayallerini gerçekleştirme gücü veren bir kadın hakkında bir aşk hikayesi şeklinde ifade edilir.
Long Island'da sessiz bir barış büyüsüyle yazılan Küçük Prens, Antoine'ın sevmekten asla vazgeçmediği kadına, birliktelikten doğan tek çocuğa en büyük armağanıyken, Gülün Öyküsü, Consuelo'nun cevabı -kocasına asla yazamadığı aşk mektubu- başlı başına bir masal, tıpkı Küçük Prens kadar büyülü, şiirsel ve trajik.
Timaş Yayınları’ndan çıkan Mektuplar’ın çevirmeni Gizem Olcay da kitaptan etkilenerek oldukça güzel bir mektup yazmış. Alışkın olmadığımız bu durum kitaba ayrı bir hava katmış doğrusu. Bir kitabın çevirisinin başarı kriteri olarak yazarın sesi ile araya girmemek olduğu söylenir. Kendi ağzından yapmış olduğu itirafla da bunu başardığını resmediyor; “Mektuplar’ı çevirdiğim onbir aylık süreç boyunca zorlandığım birkaç nokta oldu. Öncelikle mektuplarda hem Consuelo’nun hem de Antoine’ın “sesini” korumaya çalıştım.” Syf.10
MEKTUPLAR
Antoine de Saint-Exupery, Consuelo de Saint-Exupery
Timaş Yayınları, 2022
Çeviri: Gizem Olcay
264 s.
Comments