top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Öedipus kompleksi ve bir seri katilin anatomisi

Yazarın fotoğrafı: LiteraLitera

Hulusi Çakmak, Mine Söğüt’ün ‘’Kadınların Derisini Yüzen Adamların En Yakışıklısı’’ öyküsü odağında yazdı: "Bir oğul, annesine duyduğu aşk ve nefretten nasıl bir katile dönüşür?"



Klasik Yunan mitinin en bilinen, en tartışılan öyküsü şüphesiz Öedipus mitidir. Annesiyle yatan (habersizce), babasını öldüren (bilmeden) Öedipus’un gözlerini kör ederek Apolonik- aydınlanmacı- klasist kültürel rejimin karşısında en "önemli" duyusunu kaybetmesi anlatılır. 


Yüzyıllardır çeşitli sanat eserlerine konu olan bu mit, Mine Söğüt’ün ‘’Kadınların Derisini Yüzen Adamların En Yakışıklısı’’ öyküsünün de çekirdeğini oluşturur. Bu kısa hikâye, 2019’da ilk baskısını yapan Gergedan adlı öykü kitabının içinde yer alıyor.


Kahramanımız bir seri katildir ve sadece kadınları öldürür. Yakışıklı olduğundan kadınları kolayca etkiler. Bu olgunun altında annesine olan derin bir bağlılık yatar. 

Etkilediği kadınların derisini yüzen delikanlının bir terzi yamağı olması dikkat çekicidir. Deri yüzmek, benliği yok etmektir. Terzi kesip biçer. Yeni bir ürün ortaya çıkarır. Üstelik annesi terzidir, o da annesinin yamağıdır. Annesine hizmet eden bir oğul, anasının oğludur. Öedipus gibi. Kahramanın babasına dair herhangi bir veri yoktur. Baba önemli değildir. Annesinin varlığı, onun için yeterlidir. Annesinin kim olduğunun bilinmesi doğan evladın vasiliği için kâfidir. Bu özellik, anaerkil dönemdeki anne-evlat ilişkisine göndermedir.


Kahramanımızın annesinin en az 5 kez evlendiğini biliyoruz. ‘’Bu baba da oğlanı defalarca öldürecek.’’ Neden peki? Kadının her evlendiği adam, oğlunu neden öldürebilir? Elbette bu öldürme mecazî bir nitelik taşır. Her koca, anayla oğul arasına girer, onları ayırır. 

Öyküde dikkat çeken önemli bir unsur da ‘’kapı’’dır. Daha ilk paragraflarda şöyle geçer:

‘’Kapı açılıyor. Annesi içeriye giriyor. İçerisi dediğim sizin beyninizin içi. Kapı dediğim aklınızın kapısı. Anne oradan içeri giriyor.’’ (sy. 30)

Görüldüğü üzere kapı, bilinçdışıyla ilişkilendirilebilecek bir metafordur ancak bunun yanında anneye ait bir hatıra/ mazi olarak da değerlendirilebilir. Yani anne ölmüş, oğlu büyümüş ve kadınları öldüren seri bir katile dönüşmüştür. Bu kapı aynı zamanda kültürel birikime de işaret eder. Şüphesiz bu birikimin cinsiyeti erildir, kadın ‘’öteki’’ hâline getirilen ikincil bir unsura çevrilir.


‘’Oğlan hep beş yaşında.’’ (sy. 30) Psikoseksüel gelişim basamaklarına baktığımızda, oğlanın fallik dönemde yer aldığını görüyoruz. Bu dönemde libido etkisi genital bölgelerdedir. Freud bu dönemin cinsel kimlik gelişim açısından önemini vurgulamıştır.

Kahramanımızın annesine olan aşırı düşkünlüğü, ‘’baba’’ figürüne olan nefretini arttırır. Böylece ‘’baba’’ adamın hayatında yer almaz. Freud’un Öedipus kompleksinde de baba- oğul ve ortak haz olan anne ilişkisine ait anlatımında ‘’hem baban gibi olmalısın hem de baban gibi olamazsın (anne ile yatmak imtiyazı gibi)’’ sarmalından bahsedilmektedir. 

Öyküde birçok fallogosantrik öğe kullanılır. Katil kurbanlarını öldürürken bıçak, balta, jilet, makas gibi unsurlar kullanır. Hatta şöyle bir kısım vardır: ‘’… jilet, balta, bıçak başını kaldırma. Kumaşları kes. Şerit şerit.’’ (sy. 31)


Zannımca katil, kadınlarla cinsel ilişkiye girmez. Onlara tecavüz etmez. Doğrudan öldürür. Çünkü onun için asıl haz objesi, asla ulaşılamayan, ‘’anne’’sidir. Terzi dükkanına gelen kadınları öldürdüğü düşünülebilir.


Peki neden kadınları öldürüyor? Öyküde bu soruya doğrudan cevap veren bir pasaj bulunmaz. Adamın annesine olan aşırı düşkünlüğü, bu haz nesnesine ulaşamamanın verdiği mutsuzluk, öfkeye yol açar. Öfke yerini intikam duygusuna bırakır. Annesinin defalarca evlenmesi buna delalettir.


Her ne kadar annesine  öfkeli olsa da onu incitmeye gücü yetmez. Onun yerine başka kadınları öldürmeyi tercih eder. Bu olgu, Robert Bloch’un romanından uyarlanan 1960 yapımı ‘’Pyscho’’ filminde de görülür.


Norman Bates’in öedipal bir katil oluşunu anlatan film, kahramanın anneye olan düşkünlüğünün oğlunun adeta bir ‘’travesti’’ye dönüşmesiyle açıklanabilir. Norman Bates’in annesi ölmüştür. Ancak o annesinin kılığına girerek geçirdiği nevroz sonucu cinayet işleyen bir manyağa evirilir. Zira Norman Bates’in adı da cinsiyetsizdir. Yazar, kahramanıyla ilgili şöyle der:

‘’… nor-man hikâyenin sırrını içeren bir kelime oyunu idi; katilim ne kadın ne de erkekti (neither woman nor man)’’(sy. 343)

Hitchcock’un imzasını taşıyan Psycho, salt bir gerilim filmi olmanın ötesinde antropolojik bir olgunun modernist bir yorumu olarak okunmuştur. Mine Söğüt’ün öyküsündeki seri katil, Norman Bates’le ilişkilendirilebilir. Ancak bu analoji çok da kuvvetli değildir.


Çünkü Norman haz odağı annesi ile rakip gördüğü Joe amcayı öldürerek tehdidi ortadan kaldırmış ve hazza (annesine) sahip tek kişi olmuştur. (sy. 347) Oysa Söğüt’ün öyküsünde yer alan katilin annesini ve onun kocalarını öldürdüğüne dair net bir bulgu yoktur. Bilakis annesine duyduğu nefret, iğrenme ve öç alma duygusu farklı bir hedefe yönelmiştir. 

Norman Bates’in cinsel kimliği/ yönelimi farklı açılardan tartışılsa da, kadınların derisini yüzen adamların en yakışıklısının yönelimi net olarak verilmez. Ancak yakışıklı olması, kadınları kolayca etkileyebilmesi gibi nedenlerle heteroseksüel bir kimlik algısına girmemiz normaldir. Ancak yönelimi belirlemek için yeterli bir kanıt elimizde yoktur.


Fakat Bates’in annesini öldürüp ona tamamen sahip olması hatta ona dönüşmesi söz konusudur. Şayet deri katilinin annesini öldürdüğü kesin değildir. Dolayısıyla katil olma sebebi, anneye sahip olamama hıncıdır. Bu bulguları yönelim bazında okumak, yeterli değildir.


Toplumsal meselelere olan duyarlılığını bildiğimiz Söğüt’ün bu öyküsü sadece antropolojik, tarihi bir meseleyi işlemez. Yazar bu noktada adeta şöyle der: ‘’Kadın cinayetleri, güncel bir meseledir. Temelinde fallusçu öedipal bir karmaşa yaşayan erkeğin tragedyası yatar. Bu kompleks neticesinde katile dönüşen adam, elinde salladığı bıçakla öcünü almak istediği kadınların benliğini yüzer, onları yok eder.’’ 

Comments


bottom of page