top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
Yazarın fotoğrafıLitera

Edebiyat tarihinin ilk gotik romanı: Otranto Şatosu

Özge Kara, bundan iki yüz elli sekiz yıl önce yayımlanan, Horace Walpole imzalı, gotik edebiyatın ilk romanı Otranto Şatosu üzerine yazdı: "Bu romanı, zamanının diğer fantastik ve ürkütücü romanları arasında öne çıkaran şey, fantastik olanı sıradan olanla harmanlayan benzersiz yöntemi denebilir."


Özge Kara

İki güçlü krallık… Kılıçları kana susamış şövalyeler, hayaletlerle ve tuhaf olaylarla dolu bir kale… Acımasız bir prens… Güzel ve masum bir prenses…

Bu karakterleri ve mekânları barındıran romanlar edebiyat okuru için oldukça tanıdık. Büyük şatolarda geçen trajik aşk ve karanlık korku hikâyeleri, yüzyıllardır hakkında yazılan ve sıkı bir okur kitlesi tarafından okunan romanlar olageldi ve gotik edebiyat her çağda popülerliğini korudu.

Gotik edebiyat denince birçoklarının aklına önce bundan yüz yirmi beş yıl önce ilk kez yayımlanan Bram Stoker’ın Dracula’sı ya da iki yüz dört yıl önce ilk basımı yapılan Mary Shelley imzalı Frankenstein gelse de bundan tam iki yüz elli sekiz yıl önce yayımlanan, Horace Walpole imzalı Otranto Şatosu, gotik edebiyatın ilk romanı olarak yüzyıllardır popülerliğini hiç yitirmedi.

Karakterleri, dili, atmosferi ve kurgusu günümüzde sadece edebiyat eserlerini değil müzikten resme sanatın birçok dalını etkileyen, bugüne kadar birçok farklı yayınevi tarafından Türkçe çevirisi de okurla buluşan Otranto Şatosu, bu kez İthaki Yayınları etiketiyle raflarda.



Gördüğü rüyadan sonra bu romanı yazdı

Birleşik Krallık’ın ilk başbakanı Robert Walpole’un oğlu olan Horace Walpole, İngiltere’nin Whig partisinde bir politikacı olmasının yanı sıra sanat tarihçisi ve büyük bir antika meraklısıydı. Londra’nın güneybatısında, Thames Nehri’ne nazır bir arazide inşa ettiği ve Strawberry Hill adını verdiği şato, gotik mimaride yeni bir akım başlatmış, İngiliz mimarisinde gotik stilin dirilişini temsil eden en önemli yapılar arasında yerini almıştı.

Bu şatoda kurduğu basımevinde birçok yazar ve şairin eserlerini yayımlayan Walhole, gördüğü bir rüyadan ilham alarak, dünya edebiyat tarihine “ilk gotik roman” olarak geçecek olan Otranto Şatosu’nu kaleme almaya başladı.

Roman ilk baskısını 1764 Noel’inde yaptı. Romanın yazarının kendisi olduğunu gizleyen yazarın bu eserinin ilk baskısında yazar ismi Onuphrio Muralto, çevirmen ise William Marshall olarak görünüyordu. Eserin 1564 yılında İtalya’da yayımlanan ve yüzyıllar sonra İngiliz Katolik bir ailenin kütüphanesinde bulunan bir el yazması metnin tercümesi olduğu bilgisi de ilk baskının ön sözünde okura verilen yanlış bilgiler arasındaydı.

Roman kısa sürede büyük ses getirdi. Walpole eserin sahibi olduğunu duyurdu ve aynı yıl yapılan ikinci baskıda romanın yazarı olarak kendi ismini kullandı.


Acımasız bir lord ve hayaletli bir şato

Gelelim romanda anlatılan hikâyeye…

Acımasız bir lord olan Otranto Prensi Manfred, iki güçlü krallığı birleştirmek için oğlu Conrad ile prenses Isabella’yı evlendirmeye karar verir. Düğün seramonisi başlar ancak planlanan bu evlilik, gerçekleşen korkunç bir olay nedeniyle tamamlanamaz. Conrad, düğün gecesi gökyüzünden düşen dev bir miğferin altında kalarak hayatını kaybeder.

Ailesi ve krallığıyla ilgili eski ve karanlık bir kehanetin gerçekleşmesinin önüne geçmekten başka bir şey düşünmeyen Lord Manfeld, tek varisi olan oğlunun ölümünün ardından, Isabella’yla kendisi evlenmeyi kafasına koyar. Manfeld’in doğaüstü olaylarla, gaipten seslerle, kötü insanlar ve hatta hayaletlerle dolu şatosunda kilit altına alınan Isabella ise canı pahasına bu evlilikten kaçmanın yollarını arar.

Hikâye ilerledikçe ve Manfred'in entrikaları daha gözükara ve ikiyüzlü hale geldikçe, şato da daha garipleşmeye başlar: Bir anda uzun ve loş koridorlarda dev bir şövalyenin sesi duyulabilir, duvarlarda asılı portrelerin içinden krallığın ataları hareket edip çıkabilir, kapılar kendi kendine açılıp kapanabilir, dev miğfer kendi kendine hareket edebilir.

Otranto Şatosu birbirinden garip “gotik” olayların ekseninde gelişirken, klasik romanın ana unsurları bu hikâyede yerini alıyor. İki krallığın savaşı, trajik bir aşk hikâyesi, yıkılan bir aile, edilen dualar, soyluların acımasızlığına karşın köylülerin onurlu duruşları romandaki doğaüstü hikâyeyi besleyen parçalar olarak bu romanı tamamlıyor.


Başarısının temeli, “eski” ve “yeni”yi buluşturması.

Evet; romanında şövalyeler, savaşlar, aşklar, hayaletler ve diğer doğaüstü ögeleri kullanan ilk yazar Walpole değil. O halde bu romanı “ilk” yapan özellikler neler?

Bu romanı, zamanının diğer fantastik ve ürkütücü romanları arasında öne çıkaran şey, fantastik olanı sıradan olanla harmanlayan benzersiz yöntemi denebilir. Bir diğer deyişle Walpole’un “yeni” ve “eski”yi buluşturmasıyla ortaya çıkardığı yeni tür, onun temel özgünlük noktasıdır. Romandaki “eski”; romantizm, fantastik olaylar, tanrısal gücün insandaki tezahürü ve dirilen ölüler olarak kendini gösterirken “yeni” ise insanların ilişkileri, mantığa dayalı kararlar ve yorumlar gibi, daha fazla gerçekliğe dayanan olayları kapsıyor. İki tarzın bu karışımında Walpole, sıradan insanları sıra dışı durumlara yerleştiriyor.


Trajik ve karanlık bir hikâye, eğlenceli bir dille anlatılıyor

Otranto Şatosu, konusu itibarıyla son derece melodramatik bir eser. Geçmişin izleri modern dünyaya doğru ilerliyor. Yeni neslin hayatlarını etkileyen yüzlerce yıllık lanetler, uzun zaman önce işlenmiş günahlar için aranan adalet, ilk günahkârın mirasçılarını kovalıyor, intikam için dönen hayaletler insanlara musallat oluyor. Wallace’ın Otranto Şatosu’yla yarattığı bu tema, daha sonra yazılan gotik hikâyelerde günümüze kadar varlığını sürdürmeye devam ederken, Otranto Şatosu diliyle özgünlüğünü korumaya da devam ediyor.

Yazar bir yandan kötü kral, erdemli kız, onurlu köylü gibi türün temel karakterlerini yaratıp doğaüstü olaylar, gizlenen ve sonradan ortaya çıkan gerçek kimlik, akrabalar arasındaki tehlikeli yakınlaşmalar gibi türün temel motiflerini bir araya getiriyor. Bir yandan da özellikle diyaloglarda kullandığı eğlenceli dil sayesinde, bu romanı “tekdüze, sıkıcı ve saçma”nın tuzaklarına düşmekten koruyor.

Bundan iki yüz elli sekiz yıl önce, 1764 yılında ilk kez okurla buluşan ve yüzlerce yıldır hâlâ güncelliğinden ödün vermeyen Otranto Şatosu, özellikle gotik edebiyat tutkunlarının ıskalamaması gereken bir eser.


OTRANTO ŞATOSU

Horace Walpole

İthaki Yayınları, 2022

Çeviri: Nazire Ersöz

120 s.

Comments


bottom of page