Öykü: Kayıtlara Geçsin
"Bir balkon demiri olacaksan uzun olmalısın Esra. Kısa olduğunda insana güven vermez hatta üzerimden atlarsan bir iki adımda rahatça aşağıya inebilirsin imajı çizersin."
Deniz Longa
Oturulup bakıldığında göz hizasına geliyor. Ayağa kalkıp tutunulduğunda o boylarda birinin göbek deliğini geçmez. Güvenle yaslanılıp aşağıya bakılabilecek kadar sağlam dursa da rengi; 'göründüğüm gibi değilim' dercesine kenarlarından soyulmuş. Bir balkon demiri olacaksan uzun olmalısın Esra. Kısa olduğunda insana güven vermez hatta üzerimden atlarsan bir iki adımda rahatça aşağıya inebilirsin imajı çizersin. Bu demirler cazibeli. Benim işim gücüm balkon; balkondan girilerek yapılan hırsızlıklar, balkondan atlamayıp ölenler, yine balkona kadar kovalanıp orada canı alınan gayri meşrular, yangından kaçıp balkona sığınan ama oradan kaçamayan yanmış bedenler... Ne oldu kızım miden mi bulandı? O gözünü belirtmeler ne öyle? Narin misin Esra sen? Bak için almayacaksa bu bölümü geçme. Trafiğe, asayişe, çocuk şubeye verelim seni, ha ne dersin?
Şu çamaşır iplerini görüyor musun? Hiç hasar görmemiş, üçü yanyana onca çamaşırı taşımış, yıpranmış hatta ağır gelmiş taşıdıkları da esnemiş biraz ama ne hikmetse altmış yedi kiloluk bir beden üzerinden yağ gibi kayıp düşmüş aşağıya, öyle mi? Hiç sanmıyorum. Elimdeki tozları serpip parmak izi alacağım. Pek bir şey çıkmaz. Birkaç tane üst üste izler çıkar ondan da bir sonuç alamayız. Gel bak aşağıya alt kattaki çamaşır iplerini görüyor musun? Bunlara takılmış ikisi kopuk çünkü. Zaten bunlara takılmasaydı çok daha sert çarpardı yere. Biliyor musun ben çocukluğumdan beri balkona çamaşır asanları hep çok sevmişimdir. Onlar can kurtarıcılar. Farkında olmasalar bile. Maktül ellerini kullanamadan, çırpınmadan yere düşmüş; bu demek oluyor ki düşerken kendinde değil. Atlayan biri refleks gereği elini kolunu açar, takılır oraya buraya. Kadının kolları sanki vücuduna yapışık gibiymiş.
Belki balkonu camla kapatsalardı sonuç buralara kadar varmazdı. Balkonu çok sevip de onu kapatan bir millet daha görmedim ben Esra. Bizim hiç balkonlu evimiz olmadı. Üst katlarda da yaşadık ama nedense dışarıya açılanlar kapılar değil pencereler oldu. Annem; bir balkonum olsa çiçekler assam demirlerine derdi. Üç de sandalye koyarız; ablana, sana bana. Ortaya da bir fiskos masası, ördüğüm örtülerden de sereriz ama çay içerken bardakların altlıklarını unutursanız kızarım derdi. Sonra iki ekmek al diye para atarım sana balkondan aşağıya, parayı mandala tutuştururum...
Bizim değilse bile ablamın evlenince oldu balkonu. Salonu da mutfağı da balkona açılan evlerden; beş oda bir salon. Demirleri böyle alçak, atlasan iki adımda aşağıya iniverecekmişsin gibi insanı kandıran cinsten. Kimse o gün çamaşır yıkamamış, yıkamışsa bile evlerinin içine asmışlar. Herkesin yatak odasında oturası tutmuş gündüz gözüyle, ne bir ses duymuş komşular ne de ters giden bir durum görmüşler. Kulak duya duya göz göre göre düşmüş ablam aşağıya. Düştüğü yer balkonun tam altında değildi, iki adımdan fazla ilerisine denk geliyordu; otuz seneyi geçti hala gözümün önündedir. Eğer kendisi atlasaydı bu kadar ileriye düşmezdi. Kayıtlara intihar olarak geçti ama ben zihnimin köşesine başka türlü kaydettim. Söylesene Esra balkonu çok seven biri balkondan atlar mı hiç?
Comments