top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara

Öykü: O Gün ya da Żal

Yazarın fotoğrafı: LiteraLitera

Bugün son günümüz olabilir Baxter. Eğer yarın yeni bir güne uyanabilirsem seni affedeceğim.”

Dicle Arar


Doksan ikinci yaş günü pastamın mumunu yakmak ı̇çin hemşire, kutusundan upuzun bir kibrit çıkarıp çaktı. Çıra gibi upuzun bir kibrit. Ama sorgulamıyorum. Artık merak da etmiyorum. Böyle kibrit mi olur diye hiç demiyorum. Ne çıkan dev alev umrumda ne pasta ne de mum falan. Seksen yıldır her kibrit yanışında olduğu gibi soluğu yine o kükürt kokusu dolu günlerde alıyorum. Hatta o son günde. Bunca yıldır inatla hayatta kalışıma, yaşamaktan öylesine yüksündüğüm halde ölemeyişime hala şaşırıyorum.

Savaşın başladığı yıl ben de, babamın kütüphanesinde çalıştığı okula başlamıştım. Savaş, bize oyundan başka bir şey çağrıştırmıyordu henüz o yıllar. Tahtadan bir iki tüfekti hepi topu. Ama sadece birkaç yıl sonra, savaş tüm gerçekliği ile tepemize çökmüş, sınıf arkadaşlarımdan hayatta kalanlarla barut fabrikasında çalışmaya başlamıştık bile. Ben, barutun kurutulduğu bölümde yalnızdım, Yossi, Bari ve David, -en yakınlarım- kükürt ve karbon ezmedeydiler.

Babamın, önceleri epey direndiğini hatırlıyorum cepheye gitmemek için, benim ellerim silah tutmaz dediğini, geride kalıp insanlara bilgi vermekle, yazı yazmakla övündüğünü. Savaşa gidenlerin ailelerine bulgur ve yağ dağıtılırken biz sadece bana fabrika çıkışında verilen buğday somunu ile idare ediyorduk. Kız çocuklarının çalışması yasaktı, babam da tüm gün yazı yazdığından, annem çareyi; babamın iş tulumunun paçasını kısaltıp, üstüne çöpten bulduğumuz bir ceketi ve ayakkabıyı bana giydirerek, saçlarımı kökleyip beni Yossi ve Bari’nin yanına katmakta bulmuştu.

Aylar sonra babam birden orduya katılacağını söyledi. İki gün sonra da gitti. Üç hafta sonra bulgur ve yağ almak ı̇çin biz de diğerleriyle sıraya girdiğimizde, babamın orduya hiç katılmadığını öğrendik. Annemin sadece yüzünden bir bulut geçtiğini ve sağ kaşının bir kere oynadığını gördüm. Tek kelime etmedi bir daha babamla ilgili. O güne kadar.

O gün; fabrikada kükürt kazanı patlamış, korkuyla dışarı atmıştık kendimizi. Oysa korkulacak savaş denen şey vardı. Şehir merkezi bombalanmaya başlanmıştı bile çoktan. O sırada annemin uzaktan koşar adım geldiğini gördüm. Gelir gelmez elime kağıtlar tutuşturdu. Geçen sene yerle bir olan okuluma gitmemi, kütüphaneden arta kalanlar arasında bulduğum herhangi bir kitabın içine bunları koyup koşarak eve dönmemi istedi. Somun sırasına da girme dedi. Koş dedi. Kitaplar en güvenli zarflardır diye bağırdı arkamdan. Annemden bana sirayet eden nedenini bilmediğim bir telaşla okula varana kadar koştum durmadan. Kütüphanenin bahçeye bakan duvarı yıkılmış, kitaplar dışarı adeta sel gibi akmıştı. İlk gördüğümü aldım elime. Oturacak bir yer aradım. Bir zamanlar babamın

oturduğu koltuğu aradı gözlerim önce. Yoktu. Bir tahta perdeyi kıvırıp üstüne iliştim. Aldığım kitap, telefon rehberi idi. İstemedim. Bıraktım yere. Başkasını aldım. Bu da bir sözlüktü. Artık seçmeye vaktim yoktu. Ortalayıp açtım sözlüğü, elimdeki kağıtlar o zaman dikkatimi çekti. Annem kağıtları şeritler halinde kesmiş, dördüne de özenli bir el yazısı ile yazmıştı. Okumadan edemedim. Okudum. Bir kere titredim. Kitabı kapattım. Kalkarken hapşurdum. Acı kükürt genzimi kavurdu, gözlerim yaşardı. Tekrar oturdum. Kağıtların olduğu sayfayı buldum. “Öfkeliyim Baxter, tek çığlığımla dünyayı ikiye bölecek kadar güçlü bir öfke bu ve seni bulup bulmaması konusunda hala kararsızım.” yazanı Ö harfine, “Senden ölesiye nefret ediyorum Baxter. Umarım kolay ölmez, son anına kadar pişmanlıkla can çekişirsin. Kızını ve beni silerken etmediğin tereddüdü ben de bu satırları yazarken etmiyorum.” yazanı N harfine, “Aslında seni anlıyorum Baxter, içinde bulunduğumuz şartlarda kaçıp gitmek belki de en doğrusuydu. Her şeye rağmen kalsaydın daha acı bir kederle parçalanabilirdik.” yazanı E harfine, “Bugün son günümüz olabilir Baxter. Eğer yarın yeni bir güne uyanabilirsem seni affedeceğim.” yazanı da B harfine, sırasıyla; Öfke, Nefret, Empati ve Bağışlamak kelimelerini bulup yerleştirdim.

Ailem ı̇çin yaptığım son şey buydu.

Sonrasında; eve varamadan yolda yakalanıp kampa götürülmemden bugüne kadar geçen onca yıl ı̇çin sadece şunu diyebilirim; geçen tek şey var o da; zaman.

Annem yeni bir güne uyandı mı, hala bilmiyorum.

_________________________

*ŻAL: (lehçe, yahl diye okunuyor) geri gelmeyecek bir kayıp yüzünden hissedilen bir melankoli. Düz bir keder değil. Żal değişken, şekilden şekle giriyor, bir an uysal, bir an isyankar. Hayatımızın bir parçası sonsuza kadar bizden alındığında gelen hayal kırıklığı, pişmanlık ve hatta şiddet içeren öfkenin bir birleşimi. (Smith, Tiffany Watt, Duygular Sözlüğü, Kolektif Kitap, 6. Baskı, 2022, sf 302.)

3 Comments


chat
bir gün önce

Sohbet kullanıcıların whatsapp cep telefonları üzerinden anlık sesli ve yazılı görüntülü iletişim kurmalarına olanak sağlayan platformlardır.

Like

chat
bir gün önce

Mobil sohbet kullanıcıların  cep telefonları üzerinden anlık sesli ve yazılı görüntülü iletişim kurmalarına olanak sağlayan platformlardır.

Like

chat
bir gün önce
Like
bottom of page