Öykü: O Ses
"Bir tek onun sesini unutamadım. Bir valiz tekerleğinin dönerken çıkardığı o sesi."
Hava Kantar Yıldırım
“Ve gitmek daima bi cevaptır bu dünyaya.”
Özgür Bacaksız
Her şeyi ama her şeyi unuttum. Bir tek onun sesini unutamadım. Bir valiz tekerleğinin dönerken çıkardığı o sesi.
Hava ikindi vakti kızıllığında, puslu. Hafif bir rahmet çiseliyor dışarıda. On beş yıl öncesinden alınma arabalı yatağın kenarında ağlıyorum. Futbol temalı yeşil halının kenarında bir valiz… İçerisine gelişi güzel yerleştiriliyor kot pantolonlar, gömlekler, tişörtler… Elimdeki mendil ile burnumdan dudaklarıma kadar inen sıvıyı siliyorum.
“Soğuktur oralar hırka ceket de al.”
Sesim düz duvara çarpıp geri geliyor. Ne bir bakış, ne bir ses, ne bir hareket. Cevap gelmiyor.
“Oğlum öfkeyle kalkan zararla…”
Kapıyı hızla çarpıyor. Banyoda ne kadar uzun kalınabilirse o kadar uzun kalıyor. Ben yatağın üzerindeyim bu sefer. Hıçkırıklarım dinmiş, burun akıntım azalmış ancak karşıda iki kapılı kırmızı dolabın aynasından gördüğüm kadarıyla gözlerim şişmiş. Kalkıyorum. Kapının arkasında asılı hırkalardan kalın olanı katlayıp valizin altına tıkıştırıyorum. Aklıma aniden bir şey geliyor. Hızlıca yatak odasına gidip dönüyorum.
Elimdekini hırkanın cebine sokuşturup, üzerine tişörtleri tekrar koyuyorum. Kapı açılıyor saçları ıslak.
“Kurut yavrum üşürsün”
Sert bakışlarla deliniyor bir kez daha ana yüreğim. Bu öfke bana değil biliyorum.
Zamanı geri alabilsem. Çok değil bir gece öncesine. O televizyonu, o kanalı ben açtım, açmasam. Haber dinleyelim diye ben ısrar ettim, etmesem. Görmesek bilmesek hiçbir şeyi. Lanet haberlerle sofranın tadı kaçmasa. Yavrum isyan etmese olanlara. Kocam ekmek yediğin kaba tükürme demese. Oğlum hiddetlenip sofradan kalkmasa. Çay dökülmese. Kocam otur yerine diye bağırmasa. O tokadı…
Oy yavrum, benim sessiz sakin kuzum. Yirmi iki yılımın en güzel yanı. Öfken bana değil ama cezayı bana kesiyorsun şimdi.
Valizinin fermuarını hızla kapatıyor. Kırmızı çalışma masasının üzerinden pasaportunu alıyor. Yüzüme bakmıyor. Yavrum önde ben ardında koridor sanki yol olup uzuyor. Salondan ses geliyor:
“Gidersen dönemezsin”
Bir an duraksıyor. Kafasına çevirecek oluyor, vazgeçiyor. Söyleyecekleri var belli, ama susuyor.
Peşinden gidiyorum, koşuyorum belki de. Sokak kızıllığını kaybetmiş, hava kararmış iyice. Yağmur artık çiselemiyor, bardaktan boşalırcasına dökülüyor.
“Oğlum habersiz koma, valizde hırkanın cebinde ihtiyacın olur” diyorum. Duyulmuyor. Sokağın ucundan köşeyi dönüp gidiyor.
Bir anda yere yığılıyorum. O an her şeyi, her sesi unutuyorum. Sadece o ses kulaklarımda. Ağıt mı yakıyor, feryat mı ediyor, takur tukur o ses. Valizin tekerleğinin çıkardığı o ses.
Comments