The Guardian Türkiye’yi en güzel anlatan beş kitabı seçti
"Türkler hikaye anlatmayı seven bir millettir; çay evlerinde uzun sohbetlerde, şarkılarda ve destanlarda ve evet, basılı olarak da. Ülke yüzüncü yılını geride bırakırken, işte ülkenin ilk 100 yılını anlamak için en iyi beş kitap."
Portrait of a Turkish Family - Irfan Olga, Eland Publishing Ltd, 2002
(Bir Türk Ailesinin Öyküsü - İrfan Orga)
Çocukluğunu hatırlayan Orga, Birinci Dünya Savaşı'nın başladığını tüm İstanbul'a duyuran savaş tamtamlarını ilk duyduğunda gümüş bir tabakta buz üzerinde kavun yediğini hatırlıyor. Onu ve Türkiye'deki yaşayan herkesi yaklaşık on yıllık bir şiddet dönemi izleyecektir. Orga, zengin Osmanlı ailesinin yoksulluğa ve aşağılanmaya sürüklenişini anlatırken, bu anı kitabı Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarını ve bu yılları yaşayanların acılarını yansıtıyor.
The Time Regulation Institute - Ahmet Hamdi Tanpinar, Penguin Books, 2014
(Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar)
Tanpınar'ın erken Cumhuriyet dönemi İstanbul'unda geçen romanı, erken dönem Türkiye siyasetine, yani hem özgürleştirici hem de zorlayıcı reformlarla ulusu modernleştirme projesine dair çığır açan bir hicivdir. Kitaba adını veren kurgusal enstitü, tüm vatandaşlarının ve onların saatlerinin doğru zamanda tutulmasını sağlamaya çalışır. Zaman zaman şakacı ve absürt olan Tanpınar'ın düzyazısının altında şehre karşı derin bir sevgi yatıyor. "Akşam bir kurdele gibi açılıyordu" diye yazıyor, İstanbul'un gün batımını anlatırken, "renkleri şarap karasından altın rengine kadar uzanıyordu."
The Poems of Nazim Hikmet, Persea Books, 2002 Türkçeden çeviri: Randy Blasing ve Mutlu Konuk
(Nazım Hikmet'in Şiirleri, Nazım Hikmet)
Türkiye'nin en sevilen ve en havalı şairi olan Nazım Hikmet, Türkiye'de hapsedilmiş ve Moskova'ya sürgün edilmiş bir komünistti ve eserleri doğduğu ülkede yıllarca resmi olarak yasaklanmıştı. Şiirleri insani boyutuyla, gündelik insanların gündelik Türkçe ile anlatılan (ve burada zekice çevrilen) hikayeleriyle bilinir. Kendisi politik bir figür olmasına rağmen, her şeyden önce gerçek bir romantikti.
Dear Shameless Death - Latife Tekin, Marion Boyars Publishers, 2001
(Sevgili Arsız Ölüm - Latife Tekin)
Belki de Türkiye'nin ikinci yarım yüzyılındaki belirleyici değişim tek bir gerçekle özetlenebilir: 1950'de İstanbul'un nüfusu bir milyon civarındaydı; bugün ise 16 milyon. Tekin'in Dirmit adlı genç bir kızı ve ailesini merkeze alan romanı, köyden kente gelen milyonların sesini duyuran ilk eserlerden biridir. Büyülü gerçekçi bir üsluba sahip olan kitap, onların beraberlerinde getirdiklerine de bir saygı duruşu niteliğinde. Tekin, meleklerin ve cinlerin dünyasını, en az Dirmit ve ailesi kadar "gerçek" bir şekilde ele alıyor.
I Will Never See the World Again - Ahmet Altan, Granta Books, 2019
Türkiye'de başarısız darbe girişiminin ardından yaşanan tasfiyelerin kurbanları arasında Ahmet Altan da vardı. Yazar 2016 yılında, kardeşi ve on binlerce kişiyle birlikte tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yine de Altan yazmaya devam etti. Ve böylece, yedi ay boyunca avukatlarına el yazısıyla notlar göndererek, Türkiye'nin en büyük ve en kötü şöhretli hapishanesi olan Silivri'de geçirdiği zamanın anılarını yavaş yavaş bir araya getirdi. Bir romancının titizliğiyle yazılan bu kitap, Türklerin hikayelerin gücüne olan sonsuz inancının bir kanıtı. "Bütün yazarlar gibi benim de sihrim var," diye yazıyor Altan. "Duvarlarınızdan kolaylıkla geçebilirim".
Commentaires