top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
Yazarın fotoğrafıLitera

Timaş Yayınları Haziran 2022 kitapları!

Küçük Prens'in yazarı Antoine de Saint-Exupéry ve onun büyük aşkı Consuelo Suncín Sandoval'ın mektuplarından, Fecr-i Âti edebiyatının unutulmaz kalemlerinden Cemil Süleyman Alyanakoğlu'nun hatıratı Kendi Cennetlerinde'ye Timaş'ın Haziran kitapları karşınızda.



Küçük Prens’in Yazarı Antoine de Saint-Exupéry Ve Büyük Aşkı


Consuelo Suncín Sandoval Mektuplar


Genç bir gezgin prens, bir gül ve onun cam küresi: İşte bu ilişkinin hikâyesi...


Antoine de Saint-Exupéry ve müstakbel eşi Consuelo Suncín Sandoval 193'da Buenos Aires'te tanıştılar. Hemen birbirlerine âşık oldular ve kısa süre sonra evlendiler. Ancak evlilik hayatları, onları bir araya getiren her şeye rağmen, nihayetinde kaotik bir yolculuktu. Hem öngörülemez hem de talepkâr olan maceracı “Tonio”, karısının bütün ilgisini kendisine vermesini ve ona istikrar sağlamasını bekliyordu; oysa bunlar Consuelo’nun özgür ruhlu, huysuz tabiatının engel olacağı şeylerdi. Bununla birlikte, araya giren birkaç ayrılığa rağmen birbirlerini asla bırakmadılar ve bu karşılıklı koşulsuz sevgi vaadi, Antoine'ın askerî görevinin getirdiği yükler ikisi için de kaçınılmaz hale geldiğinde, mesafelere ve endişelere dayanmalarını sağladı. Savaş zamanında, Antoine Saint-Exupéry, Consuelo'yla birlikte hayatlarını aydınlatan bir masal olan Küçük Prens'i yazdığında mektuplar da bu döneme yakından şahitlik etti.


160 mektuptan oluşan ve renkli çizim, fotoğraf ve belgelerle desteklenen bu yazışmalar, tutkulu fırtınalarla şüpheli durgunluklar arasında gözyaşları, hayal kırıklıkları ve aşkın coşkularla zenginleşen ilişkilerinin ruhunu ortaya koyuyor. Bunun yanında dönemin sanatçıları, yazarları, düşünürleri II. Dünya Savaşı’yla birlikte bu tutkulu ilişkide boy gösteriyor.



Loïc Bollache - Hayvanlar Nasıl Düşünür, İnsanlar Nasıl Görür?


2021 Fransız Akademisi Jacques Lacroix Ödülü


Hayvanların keşfedilmemiş dünyasına ufuk açıcı bir yolculuk


Balıklar nasıl iletişim kurar? Şebekler yemeden önce meyvelerini yıkamaları gerektiğini nereden öğrendi? Kurtlar birbirlerini teselli edebilir mi? Primatlar yas tutar mı? Peki insanlar, yunusların konuştuğu dili anlayabilir mi?


Ekoloji profesörü Loïc Bollache’ın kaleme aldığı Hayvanlar Nasıl Düşünür, İnsan Ne Görür? “Hayvanların zekâsını nasıl ve hangi kriterler üzerinden tanımlayabiliriz?” sorusundan yola çıkıyor; hayvanların duygu dünyasını, düşünce ve davranış biçimlerini deneyler ve

araştırmalar üzerinden anlatarak okura güncel ve kapsamlı bir çalışma sunuyor. İçeriği hafıza, iletişim, dil, savaş, yas gibi insana özgüymüş gibi kabul edilen duyguların ve durumların hayvanların dünyasındaki karşılığına yer vererek zenginleştiriyor. Onların dünyasından hikâyeler anlatıyor.


Bollache, bildiğimizi sandığımız bir dünyaya, hayvanlara ve insan-hayvan ilişkisine dair yepyeni bir pencere açıyor, sorguluyor ve düşündürüyor. Hayvanlar Nasıl Düşünür, İnsan Ne

Görür? hayvanlara bakışımızı değiştirecek ufuk açıcı bir kitap…


Dünyaca Ünlü Bir Nörobilimci ve Oğlunun Otizme Bakışı Değiştiren Öyküsü


Lorenz Wagner – Çok Hisseden Çocuk


Otizmli insanlar için her yer gurbettir.


Henry Markram, nörobilimin Elon Musk’ıdır. Beynin süper bilgisayar modelini inşa etmek için çalışan “Blue Brain Project”in arkasındaki isimdir. Onu beynin gizemli dünyasını büyük bir hırsla çözmeye iten motivasyon kaynağı ise son derece kişiseldir: Otizmli oğlu Kai.


Markram, Kai doğduğunda da dünyanın en ünlü beyin araştırmacılarından biriydi. Ancak Kai’yle birlikte her şey değişti. Kai’ye otizm teşhisi konulmasıyla Markram’ın çalışmaları yeni bir odak kazandı ve bu sayede bilim dünyasının otizme bakışını kökten değiştiren çalışmalar ortaya çıkmaya başladı.


Otizmin empati eksikliği olduğuna dair bilimsel fikir birliği, Markram'ın oğluyla ilgili deneyimiyle uyuşmuyordu. Çünkü Kai gibi insanlar az değil çok daha fazla “hissediyorlardı”. Duyuları bu dünya için fazla hassastı. Öyleyse o güne kadar bilim dünyasında hakim olan anlayışın sarsılması ve uygulanan tedavinin kökten değişmesi gerekiyordu.


Çok Hisseden Çocuk, Henry Markram ve oğlu Kai’nin çaresizlik, hırs, tutku ve inançla dolu öyküsü.


Fecr-i Âti’nin Önemli İsimlerinden

Cemil Süleyman Alyanakoğlu – Kendi Cennetlerinde


Acılarla dolu bir ömrün süzgecinden: Beyrut, Şam, Lübnan, Antalya ve İstanbul Fecr-i Âti topluluğunun gelecek vadeden gençlerinden biri de Cemil Süleyman’dır. Kısa sürede edebiyat çevrelerinde parlayan bir isim hâline gelir. Ne var ki, dönemin şartları onu zorluklarla dolu bir hayatın ortasına savurur. 1912 yılında doktorluk görevine başlayan Cemil Süleyman Balkan Savaşları, Suriye ve Kafkasya’da ölümle senelerce boğuşur. İnsanlık tarihinin en feci olaylarına şahit olur. Dert ve elemle geçen ömrünün yarısı uzak müstemlekelerde, sahralarda, badiyelerde geçer. Savaş yıllarında iki defa yaralanır, birinde ölümden döner. Tahtlar devrilir, Cumhuriyet ilan edilir. Cemil Süleyman, zorluklarla geçen hayatına rağmen görevini ifa etmeye devam eder. Yorgunluklarla, acılarla ve hastalıkla geçen hayatına rağmen geçmiş günleri yazma zevkinden vazgeçmez. Ömrünün son üç yılında seçkin bir üslup ve ince nüktelerle yazdığı hatıralarını gazetelerde yayınlar.


Cemil Süleyman’ın yayınlanmamış notlarının izini süren Hüseyin Bargan, gazete kupürleri arasında sararmış ve unutulmaya yüz tutmuş hatıraları titizlikle yayına hazırladı. Beyrut, Şam, Lübnan, Antalya ve İstanbul’un anlatıldığı notlardan oluşan bu çalışmaya, Cemil Süleyman Alyanakoğlu'nun mirasına bir saygı olarak Kendi Cennetlerinde ismi verildi. Fecr-i Âti topluluğunun bu kıymetli yazarının mirası, hem hatırat hem de edebiyat tarihi kitaplığı için

büyük bir kazançtır. Bunun yanı sıra Kendi Cennetlerinde, hayatın iç içe geçmiş iyi ve kötü yönlerini bir ömür üzerinden gözler önüne sererek literatürde büyük bir boşluğu doldurmaktadır.


İmam-ı Gazzâli – Kalbin Halleri


Allah'ın yeryüzünde kapıları vardır. Bunlar kalplerdir. Bunların Allah'a en sevimli geleni rikkatli, temiz ve sabit olanıdır.


İmam Gazzâlî, ölü kalpleri ihya eden bu muhteşem eseriyle hem aklı rehber edinen hikmet ehline hem de kalbine göre hareket eden gönül ehline aynı anda seslenmekte. Her bir meseleyi, zihnin kavraması için mükemmel örneklerle betimlemekte ve akıl kuvvetini ikna ederken kalbin de zengin duygularını tatmin etmekte. İnsandaki zahiri ve batıni duyguları anlatırken, onun bir bütün varlık olarak ruh ve madde arasında med-cezirleri sırasında, zahiri organlarının yardımıyla nefse ve şeytana değil de Allah’a kul olabilmesi için nelere dikkat etmesi gerektiğini ise misaller eşliğinde anlatıyor.


Gazzâlî bir hususu anlatırken pek çok İslam hükeması ve ulemasının yaptığı gibi istiarelere ve örneklere başvurur. Burada en dikkat çekici meseller ve benzetmeler ise ya döneminin siyasi yapısını simgeleyen imparatorlukların yönetici kadrolarının baştan ayağa doğru inen hiyerarşisi ya da güneş ve ayna gibi yansıtıcılık özelliği olan maddelerdir.


Hüccetü’l-İslam İmam Gazzâlî, kalbe musallat olan şeytanın desiselerini, kalbe nüfuz yollarını, nefsin arzu ve iştihalarını detaylandırmak suretiyle izah ediyor.


Usta Mütercim Cemal Aydın’ın Çevirisiyle

Sadî-i Şîrâzî – Bostan ve Gülistan


Sadî, Bostân ve Gülistân’ı bir yıl arayla bitirmiş ve bu eserleri Salgurlular hanedanından baba ve oğul iki ayrı hükümdara ithaf etmiştir. M. 1257 yılında tamamlanan Bostân kitabı adalet, ihsan, aşk ve muhabbet, tevazu, rıza, kanaat, terbiye, sükût, tövbe ve münacat başlıklarından oluşur. Her konu ilgili hikâyeler ve hikâye sonlarında veciz sözlerle desteklenir. Bostân yaklaşık 5000 beyit ihtiva eder. Gülistân’daki hikâyelere gelince, bunlar da Sa‘dî’nin hayat tecrübesi, müşahedeleri ve yaşadıklarıyla şekillenmiştir. Gülistân sekiz bölümden oluşmaktadır: Padişahların davranışı, dervişlerin ahlâkı, kanaatin fazileti, susmanın faydaları, aşk ve gençlik, düşkünlük ve yaşlılık, terbiyenin etkisi, sohbet/birlikte yaşama adabı. İki eserde de benzer konular işlenmiş olup hayli nasihat ve ibret-amiz olaylar içerir. Özellikle, ahlâk ve edebe dair kıssadan hisse şeklinde meseller ve misaller insanın zihnine ve gönlüne nakşolacak cinstendir.


Hakan Sökmen – Mimar Sinan’ın Kayıp Kafatası


Yaşananlar sadece geleceği değil geçmişi de değiştirir...


Kendi halinde, tarihe ve mimarlığa ilgili bir sahaf olan Oktay, bir gün dükkânına gelen Rıfat ile tanışıp dost olur fakat bu tanışmadan çok kısa bir süre sonra Rıfat’ın şüpheli ölümü Oktay’ın zihninde soru işaretleri oluşturur. Rıfat’ın üniversiteden hocası Bülent ile tanışan Oktay, Rıfat’ın, dedesinin günlüklerinden yola çıkarak Mimar Sinan’ın kayıp kafatasının ve sandığının peşine düştüğünü, araştırmaları esnasında tehditler alıp takip edildiğini, çok önemli ipuçları yakaladığını fakat sonunu getiremeden yangın süsüyle öldürüldüğünü öğrenir.


Rıfat’ın kendisiyle neden ilgilendiğini merak eder Oktay. Bülent Hoca, Rıfat ve Oktay’ın dedelerinin Mimar Sinan’ın mezarı açılırken aynı itfaiye ekibinden arkadaş olduklarını ve Oktay’ın dedesinin de günlükleri olduğunu, Rıfat’ın dedesinin günlüklerindeki eksik parçaları

bu şekilde tamamlayabileceğini düşündüğünü anlatır.


Gördüğü rüyanın da etkisiyle Rıfat’ın yarım bıraktığı işi tamamlamaya karar veren Oktay, Bülent Hoca’nın yardımlarıyla ipuçlarını, tarihi, mimariyi ve geçmişi kurcalayarak sürükleyici bir maceraya atılır. İstanbul’dan Londra’ya, Kudüs’ten Süleymaniye’ye uzanan, gerçeğin etrafında örülmüş bu macerada Oktay yalnız olmadığını fark eder; peşinde birileri vardır. Kayıp olan sırları bulmak için bu kişilere karşı zamanla yarışan Oktay, aynı zamanda canını korumak durumundadır.


Hakan Sökmen, ilk romanı Mimar Sinan’ın Kayıp Kafatası’yla okuru tarih, mitoloji, gizem, komplolar ve gerilim içinde heyecanlı bir maceraya davet ediyor.


Kayahan Demir – Evvel Zaman Koleksiyoncusu


İnsanın en büyük düşmanı nefsidir derler. Benimse en azılı düşmanım kibrim!


Unutmak, unutulana verilecek en büyük cezadır. Cezasını yüzyıllar önce çekmiş, tarihin karanlık ve kasvetli dehlizlerinden kopup gelen bir Evvel Zaman Koleksiyoncusu... Osmanlı İmparatorluğu’nun en görkemli dönemine tanıklık eden; Topkapı Sarayı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve İstanbul’un belirli noktalarına bırakılmış şifreli kanıtlar...


Yedi iklim üç kıtanın Padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han ile Osmanlı İmparatorluğu’nun en kudretli sadrazamını karşı karşıya getiren gerilim ve aksiyon yüklü olaylar silsilesi! Tüm bunların neticesinde cinayete kurban gitmiş, bıraktığı delillerle son âna kadar katilini

buldurmaya çalışan bir matematik öğretmeni...


Şifre Bilimci Milas Ulukan ve Şifreli Dosyalar ekibi, aydınlatmaya çalıştıkları sırrın yüzyıllardır tarihin karanlık satırlarında gizlendiğini anlarlar. Bu gizemli tarih cinayetinin haberini yapmaya çalışan basın organları ise tek bir manşet üzerine yoğunlaşmıştır: “Evvel Zaman Koleksiyoncusu, Hafıza Koleksiyoncusu’na karşı!”


Sevda Özdemir – Hayati Kopya


Araştıran, düşünen, ipuçlarını takip edip gerçeği ortaya çıkaran gerçek bir dedektif, Hayati! İlk macerasında Hayati Kopya ile tanışın! Sınıfın yeni öğrencisi olmak her zaman zordur. Fakat okuldaki ilk günü, on yaşındaki Hayati Kopya için her şeyi biraz daha zorlaştırır. Hayati, yeni okulunda arkadaş edinmekte önce biraz zorluk çekse de kısa sürede çok sıkı dostluklar edinir. O ve arkadaşları, okul kütüphanesinde yıllar önce kaybolan çocuğun gizemini çözmek için bilinmezlerle dolu bir maceraya atılır.


Kütüphane arşivinde tarihi 1800’lü yıllara dayanan eski bir kitabı bulmalarıyla araştırmaları çok daha heyecanlı bir hâl alır. Hayati Kopya ve arkadaşları, Kayıp Çocuk Gizemi’ni aydınlatabilecek mi? Gizemli kitabın peşinde maceradan maceraya koşmaya ne dersin?


Algar Çocuk Kitapları Ödülü

Vanesa Martinez, Viv Campbell – Minicik Miyim?


Küçük bir kız çocuğunun gözünden dünyadaki yerimizi fark edeceğimiz sımsıcak bir öykü…


Siz de bazen kendinizi bu evrende minicik hissediyor musunuz? Öyküdeki kahramanımız küçük kız kendisini öyle hissediyor. Ağaçlara bakıyor, çevresine bakıyor ve “Ben ne kadar da miniciğim…” diyor. Ancak sonrasında kendisi fiziğiyle küçük olup, yaptıkları iyilikler ve dokunuşlarla büyük işler başarmış insanları gözlemliyor. Öykümüzün sonunda minik kız artık çok büyük!

Murat Takma – Kafa Patlatan Kelime Oyunları


Kafa Patlatan Kelime Oyunları'nı alın ve kelimeleri parmağınızda oynatın!


Ne kadar zeki, çalışkan ve dikkatli olursanız olun başarının yolu odaklanabilmek, doğru kelimelerle kendini iyi ifade edebilmek ve üretici düşünebilmekten geçiyor. Birbirinden ilginç ve zevkli bulmacalarıyla Kafa Patlatan Kelime Oyunları hem dikkatinizi ve dil becerinizi geliştirecek hem de sizi kalıpların dışında düşünmeye ve üretmeye sevk edecek.


Kelime türetme, eksik harfleri bulma, birleşik sözler üretme, kelime avı, karışık harflerden anlamlı kelimeler elde etme gibi daha onlarca türde kelime oyunuyla beyin fırtınası yapacak, kelime haznenizi her gün daha da güçlendirecek, tam bir ‘kelime cambazı’ olacaksınız!

Comments


bottom of page