top of page
  • YouTube
  • IG
  • twitter
  • Facebook
Ara
Yazarın fotoğrafıLitera

"Bir Başka Tepeden" bakan şair: Yahya Kemal

Burçak Kubilay, Yahya Kemal’in dönemince nasıl algılandığını, poetikası ve şiirleri arasındaki bağlantı üzerine yazdı: "Yahya Kemal’in poetikasının temel taşları onun Paris’te eğitim gördüğü sıralarda oluşmuştur. O geçmişe dair, memlekete dair ne varsa mektepte öğrendikleriyle bu iki kültürü harmanlamıştır. Ona göre bazı anahtar kelimeler “saf şiir”, Derun-i Ahenk, gündelik hayatın dilidir."



“Gerçek vatan şairini onunla tanıdık. Vatan şairi derken sık sık vatandan bahsedenleri kastetmiyorum; vatanı dilin içinde ve öz cevheriyle kuran şairden:

Ardında vatan semtinin ormanlı kuytu ve derin heybetinde yükselen manzumelerin yaratıcısından bahsediyorum.”


Modern Türk edebiyatının kurucularından birisi olan Yahya Kemal, 1884’te Üsküp’te doğmuş, gençlik yıllarında Fransa’da eğitim görmüş daha sonra ise memleketine geri dönmüş, öğrendikleriyle Türk kültürünü vatan, millet, tarih şuuru gibi olgularla karşılaştırmıştır. Elbette ki yazarın sanat hayatını etkileyen soyu, anne imgesi, çevresi gibi etkiler bulunmaktadır. Ancak bu konu buradaki makalenin sınırlarını aşmaktadır. Bizim burada incelemeye çalışacağımız şairin poetikası ve onun şiirlerindeki tezahürüdür.


İlk olarak Yahya Kemal’in poetikasına bakarken onun dönem şairleri tarafından nasıl görüldüğü üzerine bir kaç noktaya dikkat çekmek isterim. Bu noktada özellikle öğrencisi A. Hamdi Tanpınar ve Cahit Tanyol, Sermet Sami Uysal’a kulak vereceğiz. Bunun bu makalede yer almasının anlamı, Yahya Kemal’in dönemince nasıl algılandığına ve anlatıldığına kısa bir bakış yapmak ve poetikasına kısa bir giriş yapmaktır.

 

Tanpınar’a göre Yahya Kemal’in şiiri mekandan zamandan bağımsızdır. Tanpınar, onun eserlerinde tıpkı şiirin kendisinin tek başına kendiliğinden var olması gibi eski, yeni, Tanrı’nın her var olanda kendiliğinden var olduğunu söylemektedir.  


Cahit Tanyol’a göre ise, “Yahya Kemal’in şiirlerinin gerisinde bir aksi seda gibi konuşan tarih şuuru, Rumeli topraklarının sürekli istila ve hicretlere uğramasıyla alakalıdır.”


“Yahya Kemal, Avrupa kültürü içinde kendini bulan ve Batı estetiğiyle kendi değerlerimize ve edebiyatımıza bakmasını bilen ilk şairimiz olmuştur!... Başka bir deyişle de hem en çok Avrupalı, hem de çok yerli kalabilen ilk ve tek şairimizdir… Böylece de 'Batılılaşma'nın  'alafrangalık'tan çok başka bir şey olduğunu ilk gösteren şair Yahya Kemal olmuştur..!


2

Yahya Kemal’in poetikasının temel taşları onun Paris’te eğitim gördüğü sıralarda oluşmuştur. O geçmişe dair, memlekete dair ne varsa mektepte öğrendikleriyle bu iki kültürü harmanlamıştır. Ona göre bazı anahtar kelimeler “saf şiir”, Derun-i Ahenk, gündelik hayatın dilidir. İşte bu makalede bu kavramlar üzerinden Yahya Kemal’in poetikasını anlamaya çalışacak, poetikası ve şiirleri arasındaki bağlantı “Başka Tepeden Bakan” şiiri özelinde örneklendirilecektir.


İlk olarak Yahya Kemal’in şiirlerinde millet ve tarihi şuurunun ön planda olduğu görülür. Örneğin kendisi bunu şöyle ifade etmektedir:

“Ecnebi memleketler bizim için bir mekteptir. Vatan ise hayattır.” 

O, sade şiirin peşine düşmektedir. Aruzla fakat gündelik hayatın dili ile iç ahenge dayalı bir şiir anlayışı vardır. 

Şairin “Şiir Okumaya Dair” adlı makalesinde yazan şu ifadeler önemlidir:

“Halis bir şiiri okumak demek ona şairinin verdiği musiki ayarıyla, fazla ve eksik bir ses ilave etmeksizin musikiden anlayanların tabiriyle, falsosuz okumak demektir. Okuyabilmek için ona tam bir vukuf hasıl etmek ondan sonra onu hançere ve dudakların tam bir hakimiyetiyle ifade etmektir. Halis bir şiire, onu söylemiş olan şair; mısra mısra ifade dantelasının eksiksiz bir şekilde vermiştir; artık ona, onu okuyacak kimse bir aksan ilave edemez. Zaten halis bir şiiri çok iyi anlamış bir okuyan onu, mükemmel ve tam olarak okumaktan haz duyar; onu bozmaktan korkar.” 


Derun-i Ahenk şiirlerindeki vecd haline gönderme yapmaktadır. Şiirdeki bir kelimeyi çıkartsak o artık saf şiir olmaz demektedir. Saf şiirde okuyana büyük bir iş düşmektedir. Okuyucu şiirdeki ahengi farkedebilmelidir.


Buna paralel olarak diyebiliriz ki; Bilal Aktan’ın O.Okay’dan aktardığına göre; 

“Yahya Kemal, yenileşme ve sadeleşme yolunda olan Türkçe ile bir şiir dili kurmak ister. Onun kurmak istediği bu dil, milletimizin duygularını ifade edecek temiz, sade bir dil olmalıdır.”


Tıpkı saf şiir gibi şiir anlayışına bir başka pencereden bakarsak  okuyucunun içinden, derinlerinden gelen bir şiir ve deruni ahenk  varsa bu şiir iyi şiirdir. Ve az önce söylediğimiz gibi okuyucu da bu deruni ahengi farkedebilmelidir. Sadece vezin ve lisanla söylenen şiir şiir değildir. 


Şairin poetikasının bir diğer unsuruna dönersek şiirlerinde “müzik ve musikiye bir medeniyet sembolü, bir ülkenin en önemli kültürel temsilcisi” olarak bakmasıdır. Bu noktada şairin şiirde ritme verdiği önem de tıpkı Derun-i ahenk gibi olmazsa olmazdır. 

Sermet Sami Uysal’ın Yahya Kemal’den aktardığına göre; “ …gayem Türk şiirini halis olmayan unsurlardan kurtarmak ve ona asıl unsuru ritmi bahşetmekti. Şiirin asıl malzemesi mana değil, lafızdır…”

Yahya Kemal burada Batı’dan aldıkları, öğrendikleriyle Türk şiirini yoğurup yeni bir lisan

kurmanın peşindedir.  Yeni bir dil arayışında hep tarihi şuurdan ve bundan vazgeçmeden kendi medeniyetimizin güzelliğine vurgu yapmaktadır. O’na göre şair de okuıyucu da bu güzelliği kabinde taşımalıdır.   

Yahya Kemal’in poetikasında bir diğer nokta İstanbul’un onda deruni olarak nasıl bir anlam kazandığıdır. Bir lirik yazar olarak Kemal, İstanbul’a gönlünde ayrı bir yer vermiştir. Yahya Kemal’in poetikasına tekrar bakarsak, Paris’ten dönen Yahya Kemal tarih şuurunu 1071 Malazgirt’e kadar götürmektedir. O tarihten sonra yeni bir dil ve yeni bir milletin doğuşuna dikkat çekerek vatan ve dilin önemi arasında bağlantı kurar. Ve şiir dilinin milletin kendi değerleriyle örtüştüğü ölçüde “başarılı” olduğunu savunur.

İnsanın hayal gücüne önem veren Yahya Kemal’in şiirlerinde rüya, hülya, masal gibi sözcükler yer almaktadır. “Ve bu yüzdendir ki Yahya Kemal’in güzelleri, sevgilileri kadınları, geçmiş bir zaman diliminde, ‘hatıra’lar arasında kalan; hayal yoluyla anımsanan kahramanları gibidir!... Onun için de ‘efsunlu’ bir güzelliğe sahiptirler!... Tıpkı ‘Aziz İstanbul’u gibi!...”

Burada tıpkı “rüy’anın” sevgiliye dair, sevgiliyle alakalı bir kelime olarak kullanıldığı gibi İstanbul’da bir sevgili gibir Yahya Kemal için.  

İstanbul yahya Kemal’in şiirlerinde çok önem verdiği bir şehirdir. Bunu aşağıda bahsi geçen şiirden de anlayabiliriz. Bu şiir özelinde “İstanbul ve Yahya Kemal” arasındaki ilişkiye öğrencisi Tanpınar’ın gözünden bakılacaktır.


YAHYA KEMAL’İN “BİR BAŞKA TEPEDEN” ADLI ŞİİRİ VE POETİKASI ARASINDA: 

“Sana dün tepeden baktım aziz İstanbul!

Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer. 

Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!

Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.


Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,

Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. 

Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü’ya da 

Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.”


İstanbu’un yeri Yahya Kemal’de ayrı bir yerdedir. Bunun en güzel tanımı yukarıda belirttiğimiz gibi Tanpınar’ın gözünden İstanbul ve Yahya Kemal’dir. 

Bu şiire bakarsak, şair İstanbul’a tepeden baktığını söylerken iki anlamda kullanmıştır. Şöyle ki birinci anlamıyla şair gerçekten tepeden şehri seyretmekten bahsediyordur. İkinci anlamıyla ise tepeden baktım derken yabancı bir memleketten, Batı’dan yani yukarıdan memleketine bakmaktadır. Tepeden baktım aziz İstanbul derken adeta derun-i  ahenk içindedir. Bunu cümlenin sonundaki ünlem işaretinden de anlayabiliriz. 

Az önce söylediğimiz gibi İstanbul’un yeri Yahya Kemal’in gözünde çok önemlidir. Tanpınar’ın Yahya Kemal ve İstanbul yazısında Yahya Kemal’den bahsederken söylediği gibi, “...eski ve artık hayatımız için lüzumsuz diye attığımız ve o yüzden fakirleştiğimiz şeylerin bizim için ebedi ve muasır kıymetler olduğunu öğrendik.”


Ayrıca, şair poetikasına paralel olarak dıuygulara hitap etmektedir ve saf dil arayışındadır. Müzikaliteyi ise dünyada, rüyada ve yaratan, yatan kısmında görebiliriz. 

Ayrıca her mısraya sinen bir memleket özlemi vardır. Bu noktada da şairin tarih şuuru yani tepeden baksa bile “her bir semtini sevmek bile bir ömre değer” derken milletine duyduğu hayranlığı dile getirmektedir.  

Ali İhsan Kolcu’nun yorumuyla bu şiire bakarsak, “Millet artık şiirde kendi hikayesini okumak, kendi hayatından sahneleri seyretmek istemektedir” Yahya Kemal bu noktada  önemli bir şairdir. 


Ve son olarak Gökhan Tunç’u takip edersek şöyle diyebiliriz:

“Yahya Kemal, Osmanlı’nın görkemli tarihinin, zaferlerinin, akınlarının, bayramların ve önemli tarihsel anların şairi olduğu kadar “melal” gibi bireysel duyguların da şairidir.”  



KAYNAKÇA:

Comments


bottom of page