Yaratıcılık Ritüelleri 39 / Mine Söğüt : “Yazmak için tek ihtiyacım istek!”
“Engel fark etmeyen bir çalışma halim vardır benim. Gerekirse çok hızlı olabilirim, vakitle başım pek derde girmez. Her ortamda yazabiliyor olmak büyük bir kolaylık sağlar. Ve görünürlük konusunda asla beklentiye girmem. Dolayısıyla bu tür etkenler bende engel algısı yaratmaz. Tek engelim isteksizliğim olabilir. Onun da ilacı zamandır.”
Semrin Şahin, Yaratıcılık Ritüelleri söyleşilerinde bu hafta Mine Söğüt’ü ağırlıyor.
Yaratıcı sanatlarda akışta kalmanın, kendimizi yaratma anının içinde tutarak, sürüklenmeden kalabilmenin ne kadar zor olduğu bilinen bir gerçek. Bizi “an” a döndürecek bazı küçük totemler, seremoniler, bazı ritüellerin olmasının yaptığımız çalışma üzerinde odağımızı canlı tuttuğuna dair çalışmalar mevcut. Bu anlamda birçok yazarın günlük yazma alışkanlıkları olduğunu da biliyoruz. Yazmaya başlamadan önce yaptığınız ritüeller var mı?
Yazmaya başlamadan önce ihtiyacım olan tek şey istek. Eğer o yazma isteği içimde canlanmışsa her an her koşulda yazmaya başlayabilirim. Dış dünyadan hızla uzaklaşıp metnin içine dalabilirim. O yüzden bilgisayarımı mümkün olduğunca yanımda taşırım.
Dr. Seuss olarak bilinen yazar ve illüstratör Theodor Seuss Geisel, geniş bir şapka koleksiyonuna sahiptir. İlham gelmediğinde, dolabının başına gider, koleksiyonundan seçtiği bir şapkayı takar ve fikir bulmayı beklermiş. Ne hikmetse mutlaka parlak bir fikirle şapkayı başından çıkarırmış. Siz yaratım tıkanması yaşıyor musunuz ve bu tıkanmayı aşmak için neler yapıyorsunuz?
Tıkandığım anda kendimi hiç zorlamaz metnin başından hemen kalkıp başka bir şeyle ilgilenmeye başlarım. Zorlanmak yaratıcılığıma çelme takar. Yazı akıp gittiği sürece çalışmak anlamlıdır benim için. Ötesi eziyettir ve eziyet de beni kamçılayan değil yıldıran bir meseledir.
Yaratıcı çalışmalar yaparken hiç engellerle (iş ortamı, zamansal sorunlar, yazdıklarınızın görünür olmaması gibi engellerle) karşılaştınız mı? Bu engellerle nasıl mücadele ettiniz? Tam aksine sizi destekleyen ve yolunuzu açan kişiler oldu mu?
Engel fark etmeyen bir çalışma halim vardır benim. Gerekirse çok hızlı olabilirim, vakitle başım pek derde girmez. Her ortamda yazabiliyor olmak büyük bir kolaylık sağlar. Ve görünürlük konusunda asla beklentiye girmem. Dolayısıyla bu tür etkenler bende engel algısı yaratmaz. Tek engelim isteksizliğim olabilir. Onun da ilacı zamandır.
Yazmaya başladığınız dönemdeki duygularınızla şimdi hissettikleriniz aynı mı? Bu süreçte yazarlığınızda nasıl yol aldınız?
Aslında aynı. Yazarken çeyrek asır önce de tedirgindim, şimdi de tedirginim. Ama sanırım çeyrek asır önceki tedirginlik daha acemi bir tedirginlikti, şimdiki daha olgun.
Yazar Julia Cameron “Sanatçının Yolu” adlı kitabında yazarların güçlerini toplamaları için sabah sayfalarından söz eder. Sabah uyanır uyanmaz yazmayı tavsiye eder. Siz sabah mı yoksa gece mi yazıyorsunuz? Yazma rutininiz nedir? Yazarken elinizin altında tuttuğunuz kitaplar var mı?
Bir rutinim yok ama sabahları zihnim daha açık ve işlek olur. Daha üretken olurum. O yüzden sabah saatlerini daha çok severim.
Elimin altında, o dönem ne üzerine çalışıyorsam onlarla ilgili kaynak oluşturacak kitaplar olur.
Ben yaratmış olsaydım dediğiniz bir yapıt (tablo , öykü, şiir, beste vs…) var mı? Nedeniyle birlikte bu yapıtın sizin için anlamını açıklar mısınız?
Joshua Oppenheimer’in çektiği Öldürme Eylemi (Act Of Killing) belgeselini ben yapmış olmayı çok isterdim. Bu fimin, bireylerlerin aklıyla politik iktidarları elinde tutan yönetici akılların kötücüllükte eşleşme mantığını rasyonel bir açıdan ele alarak kurgulayan ve vahşeti müthiş bir estetik dille en sert yerinden derinlemesine anlatan çok önemli bir yapıt olduğunu düşünüyorum.
Comments