Yaratıcılık Ritüelleri 9 Mahir Ünsal Eriş:"Yazıyla meşgul olamadığım bir hayatta ne kadar para kazandığımın bir önemi yok!"
"Yazmak için onca yıllık memuriyetimi yakıp istifa ettim. Yazıyla meşgul olamadığım bir hayatta ne kadar para kazandığımın, nice düzenli bir işimin olduğunun bir önemi yok çünkü."
Yazarların yazma deneyimlerine odaklanan 'Yaratıcılık Ritüelleri'nde Semrin Şahin'in bu haftaki konuğu Mahir Ünsal Eriş.
Yaratıcı sanatlarda akışta kalmanın, kendimizi yaratma anının içinde tutarak, sürüklenmeden kalabilmenin ne kadar zor olduğu bilinen bir gerçek. Bizi “an” a döndürecek bazı küçük totemler, seremoniler, bazı ritüellerin olmasının yaptığımız çalışma üzerinde odağımızı canlı tuttuğuna dair çalışmalar mevcut. Bu anlamda birçok yazarın günlük yazma alışkanlıkları olduğunu da biliyoruz. Yazmaya başlamadan önce yaptığınız ritüeller var mı?
Var dersem yalan söylemiş olurum. Her koşulda yazarım, kâğıt ve kalemden (güncel durumda bilgisayar diyelim buna) başka hiçbir şeye ihtiyaç duymam bunun için. Canım istesin pazaryerinde, düğünde, diskoda bile yazabilirim. Her gün, yılbaşı, falan bayramı, filan şenliği ayırmaksızın her gün, muhakkak yazarım, çalışırım. Yine de yetmez zaman.
Dr. Seuss olarak bilinen yazar ve illüstratör Theodor Seuss Geisel, geniş bir şapka koleksiyonuna sahiptir. İlham gelmediğinde, dolabının başına gider, koleksiyonundan seçtiği bir şapkayı takar ve fikir bulmayı beklermiş. Ne hikmetse mutlaka parlak bir fikirle şapkayı başından çıkarırmış. Siz yaratım tıkanması yaşıyor musunuz ve bu tıkanmayı aşmak için neler yapıyorsunuz?
Tıkanma yaşarsam iş değiştiririm. Yazı yazıyorsam çeviriye geçerim. Roman çalışıyorsam bekleyen dergi yazısını bitiririm. Ya da ayağa kalkarım. Odada manasızca, bilinçsizce bir tur atmak bana çok iyi gelir.
Yaratıcı çalışmalar yaparken hiç engellerle (iş ortamı, zamansal sorunlar, yazdıklarınızın görünür olmaması gibi engellerle) karşılaştınız mı? Bu engellerle nasıl mücadele ettiniz? Tam aksine sizi destekleyen ve yolunuzu açan kişiler oldu mu?
Bu engellerle karşılaşmamak için onca yıllık memuriyetimi yakıp istifa ettim. Yazıyla meşgul olamadığım bir hayatta ne kadar para kazandığımın, nice düzenli bir işimin olduğunun bir önemi yok çünkü.
Yazmaya başladığınız dönemdeki duygularınızla şimdi hissettikleriniz aynı mı? Bu süreçte yazarlığınızda nasıl yol aldınız?
- Yazmaya başladığım yaştaki halimle duygularım bir değil ki en başta. Yaşlandım, sakinleştim, durgunlaştım, çekildim. Yazarlıkta ne kadar yol aldığıma ölünce dönüp bakacağım, şimdi bilmiyorum.
Yazar Julia Cameron “Sanatçının Yolu” adlı kitabında yazarların güçlerini toplamaları için sabah sayfalarından söz eder. Sabah uyanır uyanmaz yazmayı tavsiye eder. Siz sabah mı yoksa gece mi yazıyorsunuz? Yazma rutininiz nedir? Yazarken elinizin altında tuttuğunuz kitaplar var mı?
Hayatımda sabah diye bir mefhum yoktur. Zaten sabaha kadar çalıştığım için bir de üstüne uyandığımda yazmaya başlasam doz aşımından zehirlenirim sanırım.
Ben yaratmış olsaydım dediğiniz bir yapıt (tablo , öykü, şiir, beste vs…) var mı? Nedeniyle birlikte bu yapıtın sizin için anlamını açıklar mısınız?
Beğendiğim her kitap için derim bunu. Bahsettiğim şey haset duymak değil gıpta etmek tabii. Çünkü yazmak çok hayret ettiğim bir kabiliyettir.
Comments